Kemeraltı, hatıralar ve Mahmud

ÖYLE sevindim ki...

Demek düşündüğüm doğruymuş, İzmir'in Kemeraltı Çarşısı hakikaten güzelmiş.

Hadi çocukken hayran olmak normal... Kaç tane çarşı görmüşsün ki... Hiç. Hem oyuncakçı dükkánları falan yanıltabilir bir çocuğu. Annen her seferinde birinden içeri sokup ‘‘Bak bakalım...’’ derse tabii ki o dükkánların bulunduğu çarşı dünyanın en güzel yeridir.

Fakat ben bugünkü aklımla da hep güzel bulmuşumdur Kemeraltı Çarşısı'nı. Gerçi bunun da altından yine çocukluk çıkabilir. Öyle büyütürsün ki çocukluk günlerini gözünde... Değil çarşı, şu, bu, ‘‘Annem beni ne güzel döverdi’’ye kadar gider iş.

Ama ben o insanlardan olmadığımı biliyorum. Zaten işte Hürriyet Cuma'da aklı başında koskoca adamlar da Türkiye'nin en güzel 10 semt çarşısının arasına sokmuşlar.

* * *

Fotoğrafı uzun uzun inceledim. Okulu kırıp manitasıyla çarşıya dalan var mı diye...

‘‘Nasıl anlayacak acaba?’’ diye bir soru geçmesin aklınızdan. Yüz ifadesinden anlarım. Ben de geçtim o yollardan... Tecrübe konuşuyor anlayacağınız.

Fakat tabii bu devirde okulu kırmış iki sevgilinin Kestane Pazarı'nda, Balıkçılar Çarşısı'nda falan işi ne?

Benim öğrencilik yıllarımda Kemeraltı çok fonksiyoneldi kaçamaklar açısından. Bir kere herkes omuz omuza yürüdüğünden, okuldan kaçmış ve manitanızla buluşmuş olduğunuzu bilmesini istemediğiniz birine rastladığınızda, o kişinin, yanınızdakiyle yakınlığını çakması mümkün değildi.

İkincisi, yine sizi ana babanıza ihbar edebilecek, birinin karşısına misal Sevinç Pastanesi'nde çıkmakla Kemeraltı'nda çıkmak arasında çok büyük fark vardı. Kemeraltı'nda yeryüzünde satılabilecek ne varsa her şey satıldığından... ‘‘Öğretmen raptiye almaya yolladı’’ dersin olur biter.

Üçüncüsü... O zamanlar kızlar, erkek arkadaşlarıyla öyle gözünün bebeğine baka baka konuşamazlardı. Hele erkek, ‘‘Ne güzel saçların var’’ falan diye müstehcen bir laf edecek...

‘‘Nesi müstehcen bu lafın?’’ der şimdi gençler.

Bizim hayal gücümüz çok kuvvetliydi. O laftan, filmlerde her daim kombinezonla gezen Neriman Köksal'ın lepiska saçları aklımıza gelir, o lepiska saçların ‘‘aşk yuvası’’ evlerde yastıklara yayılışını düşünür, kızarırdık. Haliyle gözümüzü kaçırmamız icap ederdi. İşte tam o sırada Kemeraltı'nda oluşumuz imdada yetişirdi. Sanki vitrindeki İzmir Tulumu'nu inceliyormuş gibi yapardık.

* * *

Fakat Kemeraltı'nı Kemeraltı yapan bunlar değil elbet. Şimdi ben hakiki bir yazar olsam, Kemeraltı'nı size Orhan Pamuk misali tekerleğin icadından başlayarak bir anlatırdım ki bilgi denizinde boğulurdunuz. Ama ‘‘Vermeyince Mábud, neylesin Mahmud?’’


MIŞ-MUŞ


AB Komisyonu Başkanı Prodi, ‘‘Erdoğan 3 büyük Türk liderinden biri’’ demiş.

Demek ağzı olanın konuşması hadisesi sırf bize özgü değil.

Sokağa tuvaletini yapmanın cezası 86 milyonmuş.

Büyük mü küçük mü?

Fatih Terim'e komşu olmanın farkı bin dolarmış.

Ne o, saldırılara balkondan devam etmek isteyenler mi var?
Yazarın Tüm Yazıları