YENİ TCK’nın ne gibi yan etkileri olacak bakalım. Yasalar da ilaç gibi. Bir taraftan bir derde derman olurken öteki taraftan yeni bir soruna sebebiyet veriyor.
Dilencilerden hepimiz şikáyetçiyiz. Israrcılıklarından, yapışıp kalmalarından... En önemlisi hepsinin halinin vaktinin çoğumuzdan iyi olduğunu bildiğimizden sinir oluyoruz.
Fakat hiç olmazsa neticede yakamızı bırakıp gidiyorlar. Telefonla cüzdanı almadan şuradan şuraya gitmeyen, üstelik kafamızı gözümüzü de yarmayı ihmal etmeyen gaspçılara bakınca...
Şimdi yeni yasayla dilencilere büyük para cezası geliyor. Benim merakım, bunların dilenemeyince ne yapacakları. Memuriyete girecek ya da iş kuracak halleri yok. Hazıra alışmışlar bir kere.
Diyeceğim, adam başına düşen kapkaççı, gaspçı, hırsız sayısında artış olabilir, hazırlıklı olun!
Lahanayı lahana, domatesi domates alarak bildiğimiz, üzümü üzüm, elmayı elma diye yediğimiz günler!
Hiçbirinin içinde ne olduğunu bilmezdik. Ispanak hariç. Nereden duyduysak demir ihtiva ettiğini... Herkes birbirine mahalle dedikodusu verir gibi ‘Ispanakta demir varmış’ derdi.
Dediğim gibi ötekilerinin içinde ne olduğunu bilmezdik. Faydalı olduğunu bilirdik gerçi ama o kadar. Neremize faydası var diye sormazdık. Zaten kime soracaksınız...
O zaman diyetisyenlik diye bir meslek icat olmamış... Doktorlar deseniz, kendini ‘beslenme’ye veren yok henüz... Yani tıp daha uyanmamış, yediklerimiz ya da yemediklerimizle hastalıklar arasındaki bağlantıyı kurmamış...
‘Kiraz’ deyince mesela insanın aklından ‘Olsa da yesek’, ‘Çıkmadı mı daha?’, ‘Napolyon mu?’ gibi şeyler geçiyor...
Peki şimdi?
Birisi ‘kiraz’ dedi mi... Sanki sınava girmişim de soru olarak kiraz gelmiş ‘Neydi, neydi, neydi?’ diye düşünüyorum, kıvranıyorum...
Hah buldum!
Proantosiyanidin!
Yani içinde bundan var. Selüliti önlüyor.
Proantosiyanidin... Resveratrol... Polifenol... Lutain... Ezber bir yana, dilim de dönmüyor.
Hayat gittikçe zorlaşıyor diyorum inanmıyorsunuz.
* * *
Hani ‘İnsanın adı çıkacağına canı çıksın’ derler ya... Çok doğru.
Sosyete umreye gitti biliyorsunuz...
‘Ne var bunda?’ diyeceksiniz. Hiç. Allah tüm arzu edenlere kısmet etsin. İnsanları umreye gidebilecek tipler, gidemeyecek tipler diye ayıracak halimiz yok.
‘Öyle Uzakdoğu seyahatine gider gibi ‘Hadi kızlar toplaşıp umreye gidelim’ olmaz!’ da diyemeyiz.
‘Önce sadeleşmek lazım. Ne o öyle kapak kızı kıvamında tepeden tırnağa turkuvazlar falan...’ da denmez.
Hele ‘Siz daha önce bir Müslüman’ın hacca giderken bile ‘Allah çağırdı, gidiyorum’ dediğini duydunuz mu?’ diye hiç soramayız.
‘Hanımefendiler! Hayatta sessiz ve sakin yapılması gereken eylemler vardır; her zaman ‘Bakın biz ne yapıyoruz, ha hi ho’ hali olmaz’ da diyemeyiz.
Hem belki de bütün yaptıkları normaldir. Yerli yerindedir her şey. Fakat bana eğreti geldi işte. Onun için diyorum ya insanın adı çıkacağına canı çıksın diye...
MIŞ-MUŞ
AIDS’ten koruyan gen Türklerde hiç yok gibiymiş.
Katiyen inanmayız, raporlar karışmıştır!
Erdoğan, ‘Yeni Papa bir İtalyan olsun’ demiş.
‘Baba’yla ‘Papa’yı karıştırmış olabilir.
(Aynı Mış-Muş’ta dün yanlışlık yapıldığı için tekrarlama ihtiyacı duydum.)