Gerçi çok genel anlamda söylenmiş bir söz ama biz yine de doktor-hasta ilişkisi açısından bakarsak artık pek geçerliliği kalmadı bunun.
Dua edin ki iyi olacak hasta doktora denk gelmesin!
‘Doktor’ dediğim, ‘tüccar doktor’ tabii ki. Doktorlar ikiye ayrılıyor. ‘Sade doktor’, ‘tüccar doktor.’
Bütün dünyada böyle artık bu. Benim uydurmam değil. Tanıdığım üç-beş doktorla nasıl bir kanıya varabilirim ki zaten... Bilgili kişilerden duyduklarımı aktaracağım bugün size. Görev sayıyorum bunu. Her zaman lay lay lom olmaz.
*
Şöyle bir söylenti var:
Bir süredir, kanser, kesin olarak tedavi edilebilir bir hastalık haline gelmiş ama ‘Dünya Kanser Çetesi’ buna izin vermiyormuş. İşe yaramayan ama maddi getirisi fazla olan, aylar hatta yıllar süren tedavi yöntemlerini uygulayarak hastayı oyalıyorlarmış.
Tıpkı ne gibi biliyor musunuz... Hani Güneydoğu’da terör bitmiyordu ya bir türlü... Birtakım kişilerin bu durumdan rant sağlıyor olması yüzünden... İşte kanserden de rant sağlayan büyük bir kesim oluşmuş dünyada. Silah üreticisi parayı sever de ilaç üreticisi sevmez mi? İnsanlık sınavından mı geçti meslek edinirken?
ABD’deki o içinde oteli falan olan dev merkezleri düşünün... Esas ‘bacasız sanayi’ bu galiba.
*
Hele Sakıp Sabancı gibi paranız çoksa yandınız!
Hem kanser hem zengin... Tam yağlı müşteri. Kes biç, olmadı kemoterapi, olmadı radyoterapi. Yakında işe yaramaz ama cebe yarar üç-beş yöntem daha bulurlar. Netice, Hatice. Hastalığın zaten kötü şöhreti olduğundan kimsenin bir şey diyecek hali yok nasıl olsa.
Her işte müşteriyi en uzun süre kendine bağlamak esas değil midir? Kuaförünüz saçınıza asla yıkayıp çıkabileceğiniz pratik bir kesim uygulamaz. ‘Tüccar doktor’ neden bir hapla ya da kısacık bir tedaviyle sizi evinize göndersin? Ama doktorları ayrı bir yere koymak istiyorsunuz değil mi? Her istediğimiz olsa şu hayatta...
Sahi size de tuhaf gelmiyor mu bu devirde ve bunca zamandır üzerinde çalışılmasına rağmen bu hastalığın, hálá sonucu mutlak iyileşme olan bir tedavisinin olmaması?
Anladığım şu ki, teşhis konduğu andan itibaren o uzun tedavi süresince akıp giden paranın ulaştığı yerlerdeki kişilerin başına bir gün saksı düşerse eğer, işte o zaman kansere kesin çare bulunacaktır.
*
Şimdi bunları doktoruna soran hastalar olacaktır. Alacakları cevabı tahmin edebiliyorum. ‘Ağzı olan konuşuyor’ mealinde bir şeyler... Bu durumda hemen doktorunuzun ‘tüccar doktor’lardan olduğunu düşünmeyin lütfen! O, büyük ihtimalle çoğumuz gibi merak etmeyen, şüphelenmeyen, kurcalamayan, okulda öğrendiğiyle geçimini temin eden, kendi halinde, ‘salla başını al maaşını’ zihniyetli biridir.
Bakın, bu çok önemli konuda aklına geleni söylemenin tehlikesini biliyorum. Ama duyduklarımın yüzde birinin bile doğru olma ihtimali varsa konuşmaya değmez mi?
Bu iddiada olanlarla, bunlara ‘safsata’ diyenler çıkıp tartışsalar... Bayhan’ı bile aylarca tartıştık da... Neticede söz konusu olan insan hayatı. Değmez mi yani?