ÇOCUĞUNU ilkokula kaydettirirken erkek öğretmene düşmesi için uğraş veren veliler vardır...
Gerçi daha şefkatli olduğundan hareketle kadın öğretmeni tercih edenler çoktur ama illa erkek öğretmen isteyenlerin de az olmadığını defalarca gözlemlemişimdir.
Gerekçeleri de şudur: ‘Kadın öğretmenin daima yıkanacak, ütülenecek çamaşırı, pişirilecek yemeği olduğundan aklı evde kalır; bütün bunları kotarıp gelse bu sefer de yorgun olur’ derler.
‘Derler’ diyorum. Ben demiyorum yani. Aman teessüf etmeyin, alınmayın, kırılmayın sevgili öğretmenler!
Hem bu tez doğru olsa neden sadece öğretmenlerle sınırlı kalsın? Başka meslekleri de kapsamaz mı haliyle? Ama bir yandan da kadınların iş hayatında erkeklerden daha başarılı olduğu da kanıtlandı. Buna ne diyeceğiz?
***
Fakat saçma da olsa aklımın bir köşesinde sanki doğruymuş gibi kalmış işte. Çamaşır makinesine beyaz girip gri çıkan bir parti çamaşırın bende yaratmış olduğu derin etkiyi yazmak üzere masanın başına oturduğumda ‘Kadın köşe yazarları da kadın öğretmenler gibi’ deyiverdim.
Şimdi bir erkek köşe yazarı, memleket ciddi vaka kaynarken çorabıyla fanilasından bahseder mi?
Görülmüş, duyulmuş şey midir?
Fakat işte ben kadın olduğumdan bugün başka bir şey yazasım yok. Çünkü aklım fikrim eski ev kadınların deyimiyle ‘azmış beyazlar’ımda. Bu arada, kendi kendilerine azmadılar zavallıcıklar, dışarıdan (yoksa içeriden mi demeliyim) müdahale oldu, bunu da belirteyim. Efendim olay şöyle gelişti daha doğrusu:
Bir parti beyaz çamaşır koydum makineye... Sakız gibi çıkmalarını umarak tabii. Gerçi nasıl çıkacaklarına dair üzerinde durup düşünmüş değilim ama bilinçaltımda beklentim herhalde buydu. Yoksa makinenin kapağını açıp da içindeki her şeyin griye döndüğünü görünce neden şok geçireyim?
Evet, tahmin ettiğiniz gibi makinede siyah bir şey kalmış. Siyah bir çorap teki. Ve o küçücük şey, 5 kg. çamaşırı griye çevirmeye yetmiş. Bununla da kimyagerler ilgilensin ayrıca...
***
Bu benim ilk vukuatım değil. Bir keresinde de bütün beyazlar uçuk pembeye dönmüştü. Çarşaflar, yastık kılıfları, havlular... Sanki ultrasondan kız çocuk haberi almıştım da pembe çeyiz düzmüştüm...
Şimdi beyazlarımı eski günlerine döndürmeye çalışıyorum. Kosla’ya yatırdım, bakalım ne olacak.
Siz siz olun kadın köşe yazarlarına itibar etmeyin! Duygularıyla özel hayatlarını katıyorlar işin içine.
Ama ‘Budur tercihimiz’ diyorsanız buyurun hayrımızı görün!
MIŞ-MUŞ
Polis, ‘Olaylarda kullanılan gazlar sağlığa zararlı değildir’ demiş.
Öldüren ama acıtmayan silahlar falan da vardır belki.
*
Osman Öcalan baba olunca terör gerçeğini görmüş.
Neyse... Bu da terörün kökünü kazımakta bir yol olarak kullanılabilir.