İnsanız biz

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Depremde evi barkı yıkılmayan, yakınlarını kaybetmeyen, olanı biteni televizyondan izleyenler! Deprem sizi nasıl etkiledi? Nelerden vazgeçtiniz?

Yemekten içmekten kesildiniz mi?

Panikten değil, üzüntüden uykularınızı terk ettiniz mi?

Sevişmekten vazgeçtiniz mi?

Hadi içgüdülerimizin yönelttiği eylemleri bir kenara bırakalım,

Saçınızı, tırnağınızı boyamaktan,

Kendinize yeni bir gömlek almaktan,

Duvara asacağınız tablonun çivisini 2 cm. yukarı çakan adamı azarlamaktan,

Üst kattaki komşunun gürültücü çocuğuna kızmaktan,

Eşinizle çilekli değil de limonlu dondurma aldığı için tartışmaktan,

Şarabınız yeteri kadar soğutulmadığı için garsonu fırçalamaktan VAZGEÇTİNİZ mi?

KAHVE ŞEKERLİ

Ben hiçbir şeyden vazgeçmedim.

Hálá leke olan elbiseme üzülüyorum.

Hálá salonu bir ton koyu boyatmadığıma hayıflanıyorum,

Hálá domateslerin iki tanesi ezik çıktı diye kızıyorum,

Hálá bifteğin çok piştiğinden, kahvenin şekerli olduğundan şikáyet ediyorum.

Yani hayat devam ediyor.

AMERİKAN FİLMİ GİBİ

Hiç mi ağlamadık? Ağladık. İnsan ölenin arkasından ağlarken aslında kendi ölümüne ağlarmış. Doğru. Biz de kendi depremimize ağladık. İzmit'in, Yalova'nın ya da Gölcük'ünkine değil. Öyle olmasaydı,

Televizyonu akıl almaz felaketlerin yaşandığı heyecanlı Amerikan filmlerinden birini seyreder gibi seyredebilir miydik?

Ekran karşısına kurduğumuz sofrada, tam da dedenin biri minicik torununu gömmeye götürürken lokmayı ağzımıza atabilir miydik?

Gözyaşlarımız onlar için olsaydı, üzerinde sakinlerinin isimleri yazılı zilleriyle, arkasından biri çıkıverecekmiş gibi yarı açık demir kapısıyla, denizin dibinde öylece duran ölüler apartmanına rağmen diner miydi?

EVE GİRELİM Mİ?

Endişelenmedik mi? Endişelendik. Kim için? Kurtarılmayı beklerken yeni bir depremle ikinci kez vurulmasından korktuğumuz Yalovalılar ya da Gölcüklüler için mi? Kendimiz için. Yoksa hiç taa İzmir'lerden, Ardahan'lardan, Kandilli'yi arayıp da ‘‘Eve girelim mi?’’ diye sorar mıydık?

YORGANIM NEREDE?

Başka neler yaptık?

En hüzünlü sesimizle ölümü şiirselleştirdik,

En acıklı hikáyeleri bulup çıkardık,

Elimiz cebimizde, dudağımızın ucunda sigara, omuzlarımız hafifçe kalkık, kovboy edasıyla deprem sokaklarında gezdik.

Ne merhametli, ne yüce, ne duyarlı olduğumuzu herkes görsün, bilsin istedik,

Enkazın başında kaynaştık, bağrıştık. İçeriden gelecek bir sesi, bir nefesi dinlemekte olan kurtarma ekiplerini sessiz olmamız için yalvarttık,

Komşumuz enkazın altında üçüncü gününü doldururken kurtarma ekiplerinden yastığımızla yorganımızı çıkarmasını istedik.

*

Yazdıklarım size tuhaf mı geliyor? O halde 17 Ağustos'tan bu yana neler yaptığınızı tekrar tekrar gözden geçirin. ÜZÜLMEYİN. BİZİM SUÇUMUZ YOK. ‘‘İNSAN’’IZ BİZ. YARADILIŞIMIZ BÖYLE. BÜTÜN DAVRANIŞLARIMIZ İNSANA AİT.

BİR TUĞLA DA SİZ KOYUN

İnsanız biz. İnsan olduğumuz için, AKUT'u oluşturduk;

Geçip giden yardım konvoylarına bir şişe su yetiştirebilmek için arkalarından koştuk,

Tırnaklarımızla taşı toprağı kazdık,

500 bin lira harçlığını bağışlayan çocuklarımız,

Evini bağışlayan emeklilerimiz oldu,

Evlat edinmek için kuyruğa girdik,

Rekabeti bir kenara bırakıp ‘‘Bir tuğla da siz koyun’’ dedik.

Hep ‘‘insan’’ olduğumuz için.

KOMŞU ALMA EV AL

İnsanız biz. İnsan olduğumuz için yapacağımız çok şey var.

Mesela, bazı insanların ‘‘insan’’ olmadığını bileceğiz, göreceğiz, anlayacağız, hissedeceğiz. Onlara oy vermeyeceğiz, onlardan ev almayacağız, onlara güvenmeyeceğiz.

Mesela, ‘‘para’’dan başka düsturlarımız da olacak. Yalnız memur maaşları için dökülmeyeceğiz sokaklara, canımıza kastedenleri de protesto edeceğiz.

Mesela, 30 senedir bir hayrını görmediğimiz yöneticileri, 31'inci sene yeniden seçmeyeceğiz. Mucize beklemenin álemi yok.

Mesela, ‘‘Ev alma komşu al’’ atasözünü unutacağız. Komşumuzun şeceresini merak ettiğimiz kadar evimizin demir, kum, çimento ilişkisini de merak edeceğiz.

Mesela, ‘‘Yaralarınız sarılacaktır’’ diyenlere ‘‘Önce gönderdiğiniz salatalıkla domatesi dağıtmayı öğrenin’’ diyeceğiz.

Mış muş köşesi

Yunan gazetesi TA NEA ‘‘Hepimiz Türk'üz’’ demiş.

Sağlık Bakanı Durmuş, ‘‘Bana bir şey olursa vasiyet ediyorum, yabancı kanı verebilirsiniz’’ demiş.

Buna TA NEA'yı okuyunca razı olmuştur.

Ecevit, ‘‘Durmuş iyi niyetli’’ demiş.

O sizin iyi niyetiniz sayın Ecevit.

Deprem konusunda en güvenli yer Karaman'mış.

Aman neme lazım, ‘‘Karaman'ın koyunu, sonra çıkar oyunu.’’

Sağlık Bakanı Durmuş basın mensuplarına, ‘‘Hangi konuda cahilsem beni uyarın’’ demiş.

Çok zor. Bu iş insanın bütün mesaisini alır.

Kızılay Genel Başkanı Kemal Demir yıllardır Büyük Ankara Oteli'nde suit dairede kalıyormuş.

Ne yapsın adamcağız, çadır yok.

Kemal Demir çadır yetmeyince, ‘‘Böyle bir felaketi düşünemedik’’ demiş.

Kabahat bizde. Ayağımızı yorganımıza göre uzattık da felaketimizi çadırımıza göre küçültemedik.

Yazarın Tüm Yazıları