PERİHAN Mağden'in romanını yarılamıştım ki, Behiye'yle Handan'ı gördüm. Bebek'le Hisar arasında bir yerlerde. El ele denize bakıyorlardı. Birinin saçları kısacıktı. O Behiye olmalıydı.
İkisi de blucin giymişti. Başka türlüsü mümkün mü zaten. Ya blucin, ya kargo. Başka bir şey giyenine rastlamadım henüz. Bakalım kaç kuşak daha sürecek bu.
Neyse laf lafı açmasın şimdi.
Kimbilir daha önce kaç defa rastlamışımdır Behiye'lerle Handan'lara. Görmeden geçip gitmişimdir. Perihan görmüş ama. Görmüş ve yazmış ‘‘İki Genç Kızın Romanı’’nı.
Okudukça kendi ilk gençlik yıllarımı düşündüm. Kardeşimkini, ablamınkini...
Hepimiz ‘‘Handan ile Behiye’’ olduk bir zamanlar.
Ablamın Filiz'i, benim Ayşe'm, kardeşimin İpek'i vardı.
Her yere beraber gitmeler.
Bir dakika bile ayrılmak istememeler.
Yetmeyen gündüzler, dipdibeliği gecelere de taşımak için anneye yalvarmalar: ‘‘Anne n'olur bu gece onlarda kalayım.’’
Sabaha kadar kıkırdamalar.
Birbirini öteki arkadaşlardan kıskanmalar...
* * *
Ne anlatırdık ki birbirimize. Okuldan eve, evden okula. Ne yaşamış, ne görmüş, ne okumuş, ne biriktirmiştik ki daha, öyle sabahlara kadar anlat anlat bitmeyecek.
Sonra, Handan'ın ya da Behiye'nin aileleri gibi de değildi ailelerimiz. Hani, kaçıp birbirimize sığınmaya ihtiyaç hissettirecek cinsten değillerdi.
Ama vardı işte herkesin aşka benzer bir duyguyla bağlandığı arkadaşı. Dozunu aile-çocuk ilişkisinin belirlediği.
Okul ve ev denen sığınaklardan başımızı ilk kez dışarı çıkardığımız günlere denk gelişi, tanımadığımız bir dünyaya bir dayanakla girme ihtiyacıdır belki. Bilmedikleri bir şehirde çarşı iznine çıkan erlerin el ele tutuşması gibi bir şey.
* * *
Bir genç kız neden bu tutkulu ilişkiyi bir erkek arkadaşıyla yaşamaz o günlerde? Cinsellik icat olur da mertlik bozulur diye mi? Oysa cinsellik çoktan icat olmamış mıdır? İki genç kızın birbirine bu kadar yakın, bu kadar bağlı olmaları, ilişkileri cinsellik içermese de cinsel dürtülerle ortaya çıkmış bir şey değil midir biraz da. Toplumun, ailelerin akıl edemediği ya da konduramadığı için karşı çıkmadığı, tarafların da o yaşlarda öteki türlüsünün yasaklanacağının bilinciyle yöneldikleri bir ilişki?
Hadi cinselliği bir yana bırakalım, bu marazi denebilecek ilişkiler neden çoğu insanın hayatında her zaman sürüp gider? Anneyle, kardeşle, sevgiliyle, karı/kocayla...
Bize mahsus bir şey midir bu?
Bu konuların ehli biri, sebeplerle sonuçları birbirine bağlaya bağlaya neden hálá AB'nin kapısında kıvranmakta olduğumuza kadar gelebilir diye düşünüyorum.
* * *
Ben çok sevdim Perihan Mağden'in romanını. Çok da kolay okunuyor. Üslubundan dolayı her an tokat yemiş gibi oluyorsunuz. Bazı romanlarda başınıza gelen uyuşma, gevşeme, konudan kopma eğilimi göstermeniz mümkün değil.
MIŞ-MUŞ
Ecevit, ‘‘Belirsizlik bitsin’’ demiş.
Evet, parkinson var mı yok mu?
*
Kırkpınar'da kispete el sokmanın yasaklanmasından sonra söylenen manilere de sansür gelmiş.
Oldu olacak yağlanmayı da yasaklasınlar, adını da ‘‘Light Kırkpınar Güreşleri’’ koysunlar.
*
Telefonu bulan Graham Bell değil Antonio Meucci'ymiş.
Ben esas faturaları şişiren kim onu merak ediyorum.