Aslında bayramlara bir şey olmadı. Yine eskisi gibi çıkıp geliyor bayram... Daha ne yapsın?
‘‘Şekeri, mendili boşverin’’ mi dedi?
‘‘Evde oturanı yakarım’’ diye tehdit mi etti?
O, gayet vefakár ve sebatkár, her defasında beklendiği gün ve saatte, yıl içerisindeki yerini alıyor.
Tuhaflaşan bizleriz.
Tüketim toplumu olmanın bir uzantısı bu da... Manevi değerleri de tüketiyoruz habire. İşte bu arada bayramlarla olan seviyeli beraberliğimiz de bitti.
Gördüğüm kadarıyla bir tek annemin beraberliği devam ediyor. Hálá kapıya gelecek çocuklara vermek üzere arasına para koyacağı kumaş mendiller bulup alıyor bir yerlerden. Halbuki kapıya gelen çocuk da kalmadı artık. Uzak mahallelerden toplanıp gelirlerdi. Şimdi her gün bayram onlara... Trafiğe çıkıyorlar artık. Ellerinde mendil, sakız, çiçek, bez...
Davulcu mesela...
Bu sene herkesten bir davulcu azarlama hikáyesi dinliyorum. Gece pencereden, balkondan yetişemeyen kapıya bahşiş almaya geldiğinde yetişmiş. Ama annem ‘‘Eline sağlık evladım, pek güzel çalıyorsun’’ demiştir mutlaka. Bir de kahve pişirmiştir, kapı aralığında sohbet etmişlerdir, eminim.
‘‘Bayramın son kalesi’’ anacığım benim...
180 bin kişinin bayram münasebetiyle yurtdışına gideceğini okumuş gazetede. Çok ayıpladı. Kınıyor 180 bin kişiyi. Aslında normal zamanda seyahate gideni de ayıplar annem. Ben az mı kınama aldım bu yüzden.
Ona sorarsanız her türlü kaza belanın altında insanların devamlı hareket halinde olma durumu yatıyor. Uçak düşmesinden tutun da, değişik yemeklerin sebebiyet verdiği bağırsak bozulmalarına kadar...
Mesela şu canlı bombalar bile... Bingöl'de analarının dizi dibinde oturup dursalardı bütün bunları yaşamayacaktık anneme göre. ‘‘Her gittikleri yerden bir muzırlık öğrenip dönmüşler’’ diyor.
‘‘Ah anacım, insanın içinde kötülük olmasın, bunlar hiçbir şey yapmasalar patlangaç yapar, konu komşunun gözünü çıkarırlardı’’ diyorum ben de.
İşte böyle gayet bilimsel, toplumsal ve de siyasal konuşmalar yapıyoruz aramızda.
Neyse, bayram falan derken bir yolunu bulup annemin de bu konudaki fikirlerini kamuya duyurmuş oldum. Bir o kalmıştı biliyorsunuz. E, benim köşenin reytingi de televizyonlardaki oturumlardan az değildir herhalde...
Evet, farkındayım çok hafif oldu bugünkü yazı. Fakat şunu unutmayın ki hepiniz 9 gün tatil yapmaktayken biz işimize devam etmekteyiz. Ben de yazıları hafifletmekte buldum çareyi. Yarı tatil gibi bir şey.
Bir de deterjan firmalarıyla yarıştayım.
‘‘Beyaz ötesi’’ymiş...
Alın bakalım, ‘‘Hafif ötesi.’’
MIŞ-MUŞ
Kadına çirkin olduğunu söylemek şiddete giriyormuş.
Ne şiddeti? Cinayet, cinayet!
*
Ebru Gündeş, ‘‘Mahalleden gelen Ebru'yu büyüttüm’’ demiş.
‘‘Büyüttüm’’ diyorsa henüz büyütememiş demektir.
*
Kenan Evren bıyık bırakmış.
‘‘Vatana millete hayırlı olsun’’ diyeceğim ama o günler geride kaldı; o halde Marmaris'e hayırlı olsun!