Tarihlerin sadece gün kısmıyla ilgiliyimdir. Kimseye hiçbir zaman uzun vadeli sözler, randevular falan veremediğimden... Misal ‘Temmuz’un 27’si’ gibi bir şey yoktur hayatımda, ‘Önümüzdeki çarşamba’ vardır. O da öyle beş gün öncesinden değil, iki gün kala.
Uzatmayayım, geçtiğimiz perşembe de benim için sadece ‘perşembe’ydi. 2 Haziran’ın farkında değildim.
Lafı şuraya getireceğim, 2 Haziran tarihli yazımı yeni TCK’yı hesaba katmadan, sıradan bir perşembe yazısı olarak yazıp göndermişim gazeteye... Oysa 1 Haziran’da yürürlüğe girdi yeni TCK.
Neyse ki tesadüfen yasaya aykırı bir durum yoktu yazıda. Yani öyle umuyor ve diliyorum.
Hayır, bile bile, gözümü karartarak, cesurca yapmış olsam yaptığımı, gam yemem. Fakat böylesi bir nevi kazara olmuş olacaktı. Yani ‘Şey yoluna gitti Niyazi’ durumu gerçekleşecekti.
Bir şey değil, beni desteklemek üzere ‘Özgür basın susturulamaz’ diye mahkeme kapısına gelenler olsa, elimle zafer işareti yapmam gerekse ne yüzle yapacağım...
‘Yok arkadaşlar, bildiğiniz gibi değil, yanlışlıkla oldu benimkisi’ desem karizma sıfır olacak. E, onu da istemem doğrusu.
Neyse... Suya sabuna dokunmamış olmayı temenni ediyorum.
Bundan sonrası için de her gazetede bir kurul oluşturulsun diyorum. Asker mektubu gibi, yazılar gazeteye girmeden önce bu kurul tarafından okunsun, yayımlanmasında mahzur yoksa ‘Görülmüştür’ damgasıyla yazı işlerine ulaştırılsın.
O zamana kadar ben yurtdışına takılayım diyorum. Yani yazılarda. Nitekim aşağıda Swaziland kralıyla ilgili bir yazı bulacaksınız.
Kral ve biz
İnsanın her zaman haline şükredeceği bir şeyler çıkıyor. Milletçe karşımıza çıktı nitekim. Bir Afrika ülkesi olan Swaziland’ın kralı habire evleniyormuş. Üstelik memleketinde onca sorun varken... Misal, halkın üçte ikisi açlık sınırındayken...
‘Bizimle ne ilgisi var?’ demezsiniz herhalde.
Tamam belki açlık sınırında değiliz ama bir o kadarımız yoksulluk sınırındayız. Arada rakamları açıklıyorlar ya... Bakıyorum iki-üç işi bir arada yapmasam ben bile sınırdayım. Demek bir de çocuğum falan olsa; okula, kursa giden...
Fakat işte hiç olmazsa bizimkiler hiçbir zaman ‘Bir elinde cımbız, bir elinde ayna’ durumunda olmadılar. Kral 11. evliliğini yapmış, bizimkiler ilk ve tek eşleriyle efendi efendi oturdular. Şükredelim dediğim bu!
Ha, kral iki de kız ayırtmış, bir ara onlarla da evlenecekmiş.
İnsan çatlar sinirden...
‘Kralın her gece aynı kadınla yatıyor olmasının halka ne faydası olacak?’ diye bir soru gelebilir aklınıza.
Çok faydası olur.
Zira can sıkıntısı insanı çalışmaya, üretmeye, düşünmeye yöneltir. Bir erkeği 30 senelik eşinin evde bekliyor olmasıyla dün evlendiği, üstelik binlerce kız arasından memelerine bakıp seçtiği (Swaziland’da adet böyleymiş) bir tazenin bekliyor olması aynı şey midir sorarım size... Yani günlük performansını etkilemesi açısından... Adamın aklı eve kayıp randımanı düşmez mi?..
‘Peki bu fikirden hareketle ülkemiz niçin abad olmadı bugüne kadar?’ diyeceksiniz. Haklısınız, gelmiş geçmiş büyüklerimizin evlilikleri malûm.
Fakat vallahi bilmiyorum.
Monotonluğun yaşama sevincini yok etmesi de ötekiyle aynı etkiyi yapıyor olabilir.
MIŞ-MUŞ
Çevre ve Orman Bakanı’nın oğluyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın kızı evleniyormuş.
Oh oh! Bakanlıkları da denk zaten... Yani ne orman var ortalıkta ne tabii kaynak.
AB komadaymış.E, şimdi birbirimize daha uygun olduk; bakarsınız girişimiz kolaylaşır.
Ünlü kalp uzmanı Mehmet Öz ‘Kalp ameliyatı olan hemen seks yapsın’ demiş.
Umutsuz vaka durumunda olanların gidişi muhteşem olsun hiç olmazsa diye düşünüyor herhalde.