HER zaman söylemişimdir, dünyanın en pratik zekálı insanlarıyız.
Gerçi pratik zeká kişinin ancak kendine hayrının dokunmasına yarıyor; insanlık álemine faydalı büyük icatlarda bulunmasına yetmiyor pek ama hiç yoktan iyidir.
Neyse, uzatmadan konuya gireyim.
Biliyorsunuz ádettendir, bir yolculuğa çıkıldığı zaman dönüşte mutlaka eşe dosta ufak tefek hediyeler getirilir. Hani günübirlik gidip gelinse bile, eş dost olmasa da ev halkı eline bakar gelenin. Bir kutu pişmaniye olsun kapıp gelmek lazımdır.
İşte ádeti çıkaran yurdum insanı, pratik zekásıyla, yerine getirmenin de kolayını bulmuş.
Şimdi şöyle oluyor:
Diyelim bir seyahate niyetlendiniz. Yapacağınız şey çok basit. Yola çıkmadan önce çarşıya çıkacaksınız. Kime hediye almak istiyorsanız alacak sonra da bunları eve koyacaksınız. Ve gideceğiniz yere gideceksiniz. Dönüşte, sanki gittiğiniz yerden getirmiş gibi, evde beklemekte olan paketleri bir bir sahiplerine dağıtacaksınız. Budur.
Fakat çok dikkatli olmanız gerekiyor. Mesela, Mısır'a gidip geleceksiniz hediye diye Laleli'den matruşka almayacaksınız. Ya da ne bileyim, elinizdeki Bebek badem ezmesini ‘‘Çorum'dan geliyorum’’ diye uzatmayacaksınız karşınızdakine.
‘‘Peki şimdi bunun nesi kolaylık?’’ diyeceksiniz. Vallahi bilmiyorum. Ben hacı adaylarının kopyacısıyım. Hacı adayları hacca gitmeden önce Ankara Hacıbayram'dan alıyorlarmış hediyelikleri... Dönüşte ‘‘Hacdan getirdik’’ diye veriyorlarmış eşe dosta. Baktım, mühim bir buluşmuş gibi geldi. En azından mübarek bir yanı var. ‘‘Niye hac dönüşüyle sınırlı kalsın?’’ dedim.
***
Bu durum anneme gelen bir hediyeyi hatırlattı bana.
‘‘Hediyelik eşya stoklama’’ işi belki de bir gelenek... Bizim kuşak yenmiş olsa da annemlerin kuşağı hálá sıkı sıkıya bağlı görünüyor.
Gözlemlerime dayanarak söylüyorum, bu kuşak kadınlarının evinde mutlaka üç-beş adet zücaciye nevinden hediyelik eşya hazır nazır beklemektedir. Ya bir zamanlar biri getirmiştir ya da ucuz bulunduğundan alınıp konmuştur bir kenara.
Gün gelir, ev tebriği, gelin tebliği, yılbaşı, bayram gibi vesilelerle, yıllardır durdukları büfeden kalkıp konuşlanacakları yeni evlere ve büfelere doğru yola çıkarlar. Bir gün bir vesileyle bu yeni evden de kalkıp gideceklerdir. Hiç kutusundan çıkmadan, büfeden büfeye gezerken ömrünü tamamlayan nice çay bardağı, fincan, vazo vardır böyle.
İşte bu gezginlerden biri anneme geldi bir süre önce.
Neydi dersiniz bu?
Rakı kadehi takımı.
Annem yaşlı, aptesinde namazında bir kadıncağız. Kadehleri getiren de aynı yaşta, o da aptesinde namazında.
Öyle seviyorum ki onları.. Gizli komik onlar.
MIŞ-MUŞ
Sağlıklı yaşamın sırrı yatakta gizliymiş.
Kadının haftada kaç kez başı ağrımıyor mesela...
*
Çocuk ilk cinselliği ana babadan öğrenmeliymiş.
Bizim köylerde çoktandır bu böyle zaten; çoluk çocuk bir odada yatıldığından...
*
Bush, Erdoğan'a, ‘‘Tarih yaz’’ demiş.
Bizimki daha ‘‘Beden eğitimi’’nde. Bulduğu yerde top sektirmeyi bitirsin hele bir.