Fotoğrafta yokum

Ota şeye üzülmemenin çaresini buldum!

Yatağımın tam karşısındaki duvara dünyanın uydudan çekilmiş fotoğrafını astım.

Sabah gözümü açıp bakıyorum, karşımda fotoğraf. Türkiye zor seçiliyor. İstanbul ona keza. Bense hiç görünmüyorum.

Gün boyunca tam bir şeyleri ciddiye alacakken aklıma fotoğraf geliyor, bir koşu gidip bakıyorum ki yokum.

Gerçi bu durum gücüme gitmiyor değil. Dünyanın en mühim hadiselerinin orta yerinde bulunduğumu zannederken aslında yok olduğumu görmek...

Benim hayallerim, benim isteklerim, benim yapacak işlerim, benim görülecek hesaplarım, benim hastalıklarım, benim geleceğim, benim anılarım, benim her şeyim bütün dünyayı kaplamışken fotoğrafta gözükmüyorum!

İnsan biraz daha yakından çeker şu fotoğrafı!

Hatta birer vesikalık çekip verir elimize. Ki şu dünya üzerindeki önemimizle uzaydan görünüşümüz arasında bir denklik sağlansın!

Aslında karar verebilmiş değilim. Hayatı ciddiye almakla almamak arasında...

Alınacaksa ne ölçüde alınacak...

Hangi konularda nereye kadar...

İçinden çıkamayınca bir alıyorum ciddiye, bir almıyorum.

Fakat dengesiz bir durum çıkıyor ortaya.

Bunun başka bir yolu olmalı. Hani yani ikisinin birleşmesinden yoğurtla suyun karışımından çıkan ayran misali başarılı bir neticeye varılmalı. Diyorum.

Ben şimdi bunun peşindeyim.

Kahvenin günlüğü

Kahvenin çok faydalı olduğu anlaşılmış!

Aslında günlük tutmak lazım.

30.08.2005 Salı... Kahve aklandı.

31.08.2005 Çarşamba... Kahve b.klandı.

Tabii bu kadar değil. Bunun yumurtası var, çayı var...

Benim hayatı ciddiye bir alıp bir almamam gibi, bunlar da bir öyleler bir böyle.

Sırayı şaşırdınız mı papatya falına bakabilirsiniz. Aklandı, b.klandı, aklandı... Bakarsınız o gün sıra hangisindedir ona göre şey edersiniz.

Bir de ‘zannedildiği kadar faydalı olmadığı’ anlaşılanlar var.

Ispanak mesela... Demirle öyle pek de sıkı fıkı olmadığı çıkmıştı ortaya bir aralar...

Bu durumdakiler günlüğe ‘Tarihte bugün’ şeklinde kaydedilebilir.

‘12.05.1999... Ispanağın demirsiz günlerinin başlangıcı...’

Ya da ne bileyim, demir açısından şeyttirilebilir... ‘Demirin açığa alınması’ gibi.

Tabii bir süre sonra ‘göreve iadesi’ söz konusu olacaktır. ‘Ispanağın iade-i itibarı’ da denilebilir buna.

Bu konularla ilgili hiçbir şey sonsuza kadar süremez. Öyle tarih kitabı gibi olacak hali yok tabii. Misal IV. Murat öldüyse ölmüştür. Bir gidip bir gelecek değil.

Fakat kahveden bunu bekleyemezsiniz. Bir faydalı bir faydasız olması tabiidir. Siz de dolayısıyla bir içecek bir içmeyeceksiniz.

Bu iki durumun bünyenizde ne gibi etkileri olduğunun doğrusunu ise asla öğrenemeden bu dünyadan göçüp gideceksiniz.

Araştırmacılara selam ederim!

MIŞ-MUŞ

Erdoğan ‘Kulağı kesiklerin ciğerinden geldim’ demiş... Özal Türkiye’yi silah cehennemine çevirmiş.

Memleketimden başbakan manzaraları!

Türkiye Avrupa’nın en güvenli ülkesiymiş.

Hırsızlar açısından mı?

Ankara’da bir düğünde çocuklar havaya ateş açmış.

Adam olacak çocuklar!

Uçaklarımız 502 hatayla uçuyormuş.

Ona öyle demezler ‘İman gücüyle uçuyor’ derler.
Yazarın Tüm Yazıları