Paylaş
BU bir yazı dizisidir. Dün başlayan ve ne zaman biteceği belli olmayan...
Konu: Üç kişilik ilişki.
Konuyu oluşturanlar: Bir erkek, iki dişi.
Bugünkü bölüm: Üçlünün, bir eli yağda bir eli balda olan kişisi, yani ERKEK.
Açıklama: Uçan dişi kuşu kaçırmamayı hayat felsefesi haline getirmiş erkekler konumuzun dışındadırlar. Bu yazıya konu olacak erkekler, eşlerine ilaveten, temeli sevgiye dayanan, halk arasında ‘‘yasak’’ olarak adlandırılan uzun süreli ilişkilere girenlerdir.
Gerçi bilmiyorum, var mı böyle bir erkek grubu? Kaldı mı? Galiba konu dışı bıraktıklarımız çoğunlukta ama biz yine ötekilerin de sözü edilecek kadar çok olduğunu farz edelim. Ve sadede gelelim.
* * *
Genellikle genç yaşta evlenmiş ve eşleriyle beraber büyümüşlerdir.
Büyüyüp olgunlaştıklarında ise bir de bakmışlardır ki eşleri aslında hiç de ‘‘eş’’leri değildir. Üstelik geçen yıllar ilk günlerdeki aşkı ve heyecanı da yok etmiştir.
Hal böyle olunca erkek olmanın özelliğiyle zaten hiçbir zaman tam olarak kapanmamış olan gönül kapıları ardına kadar açılır ve bir gün oradan içeri bir kadın girer.
Oh! Ne álá.
Evet ilk aylar álá tabii. Zira ilk aylarda çoğu erkek durumun tam olarak farkında değildir.
Yıllar sonra yeni bir heyecan yaşıyor olmanın mutluluğuyla sarhoş olmuşlardır. Bu sarhoşluğun verdiği coşkuyu eve taşıyanlar da vardır.
Suratsız kocanın ıslık çalmasına, şakalaşmasına, sebepsiz neşesine bir anlam veremese de evlerine gelen canlılıktan eş de memnundur.
Ancak ikinci kadınla ilişki ilerledikçe problemler başgöstermeye başlar.
Akılları fikirleri ikincide olduğundan, dalgınlaşmaya başlarlar. Çocukları en az beş kere ‘‘Baba’’ diye seslenmezse duymazlar.
Bu arada eşle seks yapma sayı ve süresinde indirim günleri başlamıştır.
Yalnız burada hemen bir ayrımı dile getirmekte fayda var:
Bazı erkeklerin penisi gönlüne, bazılarınınkiyse otomatiğe bağlıdır.
Farkındaysanız iyimserliğime diyecek yok. (Bkz.: Penis-gönül ilişkisi)
İkinci gruptakiler eşleriyle ilişkilerini, herhangi bir değişikliğin farkına varmasına imkán vermeyecek biçimde sürdürmeye devam ederler.
Nereye kadar?
Bir: İhbar, enselenme ya da başka bir yolla eşin durumu öğrenmesine kadar.
İki: İkinci kadının ‘‘Onu boşa beni al’’ şeklindeki arzusunu doğrudan ya da dolaylı yollarla dile getirmeye başlamasına kadar.
İkinci şıkla karşılaşan erkekler, bu duruma gösterdikleri tepki bakımından üçe ayrılırlar.
Bir: ‘‘Hay hay canım’’ deyip hemen birinciyi boşayarak ikinciyle evlenenler ki bu gruba giren erkeklerin sayısı sıfırdır.
İki: Oyalama taktiği güdenler. Bu gruptakilerin durumu çok vahimdir. İki tarafı da kaybetmek istemedikleri için hayatları kararır. Kalp krizi geçirenler bile vardır.
Üç: İkinciyi derhal terk edenler. Bu gruptakiler baskıya hiç gelemezler. Aşk meşk tamamdır da o kadar da uzun boylu değildir. Evdeki kadın durumdan habersiz munis munis otururken boşamaya kalkışmanın álemi var mıdır? E, ahlak, çocuklar, toplum baskısı gibi etkenler de vardır. Olmaz yani. Yakışık almaz. Ayrıca kadın kıtlığına kıran da girmemiştir.
* * *
Konuyu çok karıştırmadan toparlayalım. Şimdi hangi erkekler kaldı geriye?
Penisi gönlüne bağlı olanlarla...
İki kadınla da ilişkiyi rayına oturtmuşken birinci tarafından enselenenler.
Ve ilerleyen satırlarda ortaya çıkabilecek yeni tipler.
Salıya...
MIŞ
MUŞ
Kadir İnanır, ‘‘Evlat edinmem, çocuk yapacağım’’ demiş.
Yapacak da... Saçının başının iyice ağarmasını bekliyor.
Bayan Derviş, İtalya'da hiç alışveriş yapmamış.
Artık Amerika'ya dönmesi lazım, kötü örnek oluyor.
İbrahim Tatlıses, Derya Tuna'nın fotoğraflarını görünce, ‘‘Meğer ne güzel kadınmışsın sen’’ demiş.
Madem resme bakıp karar veriyor, Asena'nın bir vesikalık fotoğrafını göstermeli İbrahim'e.
Derviş, ‘‘Yeni bunalıma müsaade etmeyiz’’ demiş.
Biz söke söke çıkartırız o bunalımı evvel Allah.
Paylaş