Geçen gün televizyonda ‘AB’ye girdiğimizi bizler göremeyiz’ diyordu Mesut Yılmaz... Kıbrıs meselesinin hallini görecek kuşakların ise anasından doğmasına kimbilir daha ne kadar var...
Bu ikisini bastıracak bir mesele daha var ki dünya üzerindeki son canlı da bunu çözemeden gidecektir kanaatimce.
‘Erkeğin yatak sorunu.’
Sorun kendi içinde ikiye ayrılıyor.
Birincisi, kadın kısmı dert etmese de erkeğe dert olan sorunlar: Boy, en, kıvam sorunları.
İkincisi, kadını dertlendiren ancak erkeğin umurunda olmayan sorunlar: Ön sevişmenin kısa tutulması, seks sonrası popoyu dönüp horul horul uyuma.
Her er kişide bunlardan biri olmasa öteki mutlaka var oluyor ki, ne tıp çare aramaya doydu, ne dergiler gazeteler konuyu işlemeye...
En son bir de ‘cinsel zeká’ diye bir şey çıktı başlarına. Bu işlerin ardında adeta bir AB var, ha bire yeni sorun çıkarıyor.
‘Cinsel zeká’yı da yukarıdaki ikinci cins sorunlara dahil edebiliriz. Ya da yeni bir alt başlık lazım. ‘Kadının farkında olduğu, erkeğin farkında olmadığı sorun.’ Zira zekáyı tespit için hazırlanan testte şöyle bir soru var:
‘Cinsel çekiciliğinizin, partnerinizi yatağa gitmeye ve doyurucu bir cinsel ilişkide bulunmaya yöneltecek kadar yüksek olduğunu düşünüyor musunuz?’
Şimdi şu soruya ‘Hiçbir zaman’ ya da ‘Nadiren’ diyecek bir erkek çıkar mı sorarım size...
Ancak cevapları kadınlar verirse hakiki zeká tespit edilebilir. Aksi halde ki durum budur, ‘Hüsranla sonuçlanmış aşk yaşamı’ olmasına rağmen ‘Ateşli bir aşk yaşamı’ olduğunu zannetmeye devam edecektir erkek...
Her şey bir yana, testi hazırlayan seksoloğun ortaya attığı bir iddia var ki, erkeklere en-boy derdini bile unutturabilir. Boşalmak orgazm olmak değilmiş meğer. Bir erkek hayatı boyunca orgazm yaşamamış olabilirmiş.
Hadi bakalım!
Gerçi tıp erkeklerin emrinde. Bunun da hapını yetiştirirler arkadan...
Fakat bu son durumun şöyle bir faydası olabilir. Bakarsınız erkeklerde gerçek orgazmın ancak aşkla mümkün olacağı kanaati oluşur da seks yerine aşk peşinde koşmaya başlarlar. Bir şerden bir hayır doğmuş olur.
Netice olarak hakikaten dünyanın sonuna kadar, erkeklerin ve tabii dolayısıyla kadınların, yatakta daima üç nalla bir at eksiği olacaktır.
Sarışın tombul kızlar
Gün geçmiyor ki gazetelerde üç-beş araştırma neticesi birden çıkmasın karşımıza... Ben de kendi çapımda bir araştırma yaptım ve neticede bir tespitte bulundum.
‘Sarışın tombul kızların kısmeti bağlı.’
Evet, bir türlü evlenemiyorlar.
Gerçi topu topu iki denek vardı ortada ama yüzlerce kişiye bedeldiler. Zira dört koldan gayret sarf edildi evlenebilmeleri için. Bütün Türkiye canını dişine taktı lakin buna rağmen olmadı.
Geceleri yatmadık...
Yatıra mum dikenler oldu...
Evini barkını bağışlamaya kalkanlar...
Elinde takılarla koşturanlar...
Fakat işte bağlanmış kısmetlerini çözemedik kızların.
Koca uyduramayınca ‘Yılın gelini’ seçtik kendilerini teselli olarak...
Damatsız gelin dünyada ilk oluyor. Çocuksuz kadını ‘Yılın annesi’ seçmek de ilk bize nasip olmuştu. Sırf televizyonda iyi anne rolü kesiyor diye, hatırlarsanız...
Ayrıca aynı yıl içinde iki adet ‘Yılın gelini’ de ilk oluyor. Bu biraz da sizin vefasızlığınızdan tabii. İlkini unutuverdiğinizden ikincisini seçmekte bir beis görmediniz.
Kimlerden söz ettiğimi anlamışsınızdır. Tülin’le Sinem’den elbet.
Fakat hakikaten çok şıpsevdisiniz. Ben ‘Artık bu memleket Tülin’in üstüne gül koklamaz’ diyordum. Üç aya kalmaz Sinem de eşekten düşmüş karpuza döner sayenizde.
Neyse o gençtir, atlatır. Önünde koca bir ömür var. Semranım ne yapacak asıl... Bu işin sonu psikolojik tedaviye kadar varır gibime geliyor. Zaten altyapısı da mevcut... Allah şifasını versin, ne diyeyim...
Ben şimdi pür dikkat ‘Size Anne Diyebilir miyim?’i seyrediyorum. Gözüme sarışın tombul birini kestirdim. Bakalım, o da evden kocasız çıkarsa tezimin doğruluğu şüphe götürmez olacak.
SON DAKİKA!
Şu anda aldığım bir habere göre Tülin’le Caner ‘Gel Yeniden Deneyelim’ adlı bir şov programında bir araya geleceklermiş. İster misiniz bu sefer evlensinler de benim yüzüm kara çıksın... Amaan, ne yapayım, bilim adamları yumurtanın kolesterolü yükseltip yükseltmediğine daha tam olarak karar verememişken...
MIŞ-MUŞ
Suriye Cumhurbaşkanı Esad, Erdoğan’a ‘AB’ye üye olacaksınız diye çok seviniyoruz’ demiş.
AB’yi ‘Kokmuştur komşum’ diyerek bir tabağa konup gönderilecek yemek zannediyor olabilir.
Depresyon kadında daha fazlaymış. E, kafada onca tilki... Olacağı budur.
Darbeler önümüzdeki yıldan itibaren tarih kitabına giriyormuş.
Aman kimyamızdan çıktı ya nereye girerse girsin!
Erdoğan’ın Suriye gezisinde marşımız hatalı çalınmış, nizami olmayan Türk bayrakları asılmış, Erdoğan’a cumhurbaşkanı denilmiş.
Buna da şükür, Apo’nun hali hatırı da sorulabilirdi ilaveten...