Eksik olsun aşk!

HİKÁYE bildik...

Bir erkek, iki kadın.

Kadınlardan biri "esas kadın", ötekisi... Esasında ötekisi "esas kadın" ama bu tanımlamalar yapılırken gönüllere değil de belediye kayıtlarına bakıldığından...

Neyse... Üçlü bir "aşk hikáyesi" işte.

Aslında birinin aşkın ne olduğunu iyice bir anlatması lazım bize. Geldik gidiyoruz, bir türlü tam olarak öğrenemedik.

Özellikle üçlü hikáyelerde aşk var mıdır hakikaten, kiminki aşktır... Karşıdakinin yollarına gül dökmek tamam da mayın döşemek de mi aşk oluyor mesela?

İstenmemeye rağmen vazgeçmemek aşk mıdır?

Veya "erkeği elinden kaçırmak istemeyen kadın"la, "erkeği tam olarak eline geçiremeyen kadın"ın "hırs savaşı" mıdır aşk?

Öğrenemedik.

"Aşk" deyip geçiyoruz netice olarak.

* * *

En son yazar Muzaffer Buyrukçu’nun ölümüyle ortaya çıktı yine bu bildik hikáye.

Meğer ömrü boyunca iki kadın arasında gidip gelmiş Buyrukçu. Birine giderken gönlünün, ötekine giderken vicdanının sesini dinleyerek.

"Eş" inatçı çıkmış. Ya da siz inatçı yerine "áşık", "sabırlı" falan da diyebilirsiniz. Gitmemiş bir türlü Buyrukçu’nun hayatından. Hem de karşısında kadın resmi dursa ters çevirecek kadar boğarak kalmış.

Ama "sevgili"yle Buyrukçu da inatçı çıkmışlar.

Üç hayat kararmış özet olarak.

Ölüm gelmiş sonunda. Önce "sevgili"yi almış. Bir hafta önce de işte Muzaffer Buyrukçu’yu aldı götürdü. Geriye "eş" kaldı. 86 yaşında, Alzheimer hastası, 76 yaşındaki hasta kocasını bakıcıdan kıskanan, Buyrukçu’nun cesediyle evde dört gün yaşayan, "Uyuyor zannettim, üzerini örttüm" diyen "eş".

Hatta belki de kocasının hayatına elleriyle son veren... Bakalım, Adli Tıp Raporu ne diyecek.

* * *

Bütün bunları Pazar-Sabah’ta Şebnem İyinam’ın kaleminden okurken ağladım. Ne kadar bildik olursa olsun bu hikáye çarptı beni. Belki daha çok yaşanırken, kısım kısım şahit olduğumuz olayların bu defa tamamını aynı anda görmek etkiledi, belki bu kadar acıklısını duymamıştım daha önce... Bilmiyorum.

Ha, belki de artık bu hikáyeler hakikaten "hikaye" olduğundandır. Son yıllarda böyle sürüp gitmiyor üçlü aşk hikáyeleri. Ya para hallediyor meseleyi ya da zaten ikinci kadınlara duyulan aşklar mezara kadar değil pazara kadar oluyor.

Fakat kararmış hayatlara bakınca "eksik olsun aşk, şimdiki kuşak akıllı" demek geliyor insanın içinden.

MIŞ-MUŞ

Vücut kilo vermeye direniyormuş.

O halde vücudumuz vücudumuza teslim!

CHP gecekondulara iç çamaşırı yardımı yapacakmış.

Fukaralığın "Kıçımızda donumuz yok" şeklindeki mecazi tarifini sahi sandılar demek.

2100’e kadar ısı, 4 derece artacakmış.

31 Ağustos 2006’da elektrik sobası yakmamızın nedeni ise ısının sıçramak için hız kazanmak amacıyla geri geri gitmesidir!
Yazarın Tüm Yazıları