Uzatmayayım, Türkiye’nin hiçbir yerinden hiçbir şey çıkmaz.
İşte en son Denizli’den ‘eğreti gelin’ çıkmadı nitekim.
Belki bilmeyen vardır, yazar Şükran Kayalı romanında 1930’lu yıllarda Denizli yöresinde erkek çocukları evliliğe hazırlayan ‘eğreti gelin’leri konu etmiş. Atıf Yılmaz da bunu filme alıyor şimdi.
Fakat işte Denizlililer itiraz ediyorlar. Kayalı ‘Araştırdım’ diyor, Denizlililer ‘Olmaz öyle şey’ diyorlar. Hatta AKP milletvekili Mehmet Yüksektepe çekimlerin durdurulmasını istemiş. Belediye Başkanı Nihat Zeybekçi de ‘İstanbul’daki paşa konaklarında olur ancak’ demiş. İstanbul’da ne İstanbullu ne de paşa konağı kaldığından buna kimse itiraz etmeyecektir şükür. Yoksa iç savaşa kadar gidebilirdi.
Hayır ‘eğreti gelin’ almanın ya da olmanın nesi kötü anlayamadım. Bence pek de güzel bir gelenekmiş. En azından oğlunun yanına akrabadan bir abiyi takıp geneleve yollamaktan iyidir. ‘Eğreti gelin’ denen kızlar da gönüllü olduktan sonra mesele yok. Hakikaten var idiyse böyle bir gelenek, ileri görüşlülüklerinden dolayı tebrik etmek isterim o zamanın Denizlilileri. Ortalık bir nevi ‘eğreti gelin’den geçilmiyor zira.
*
Bir de meslek grupları var böyle... Tek bir meslektaşları için hoşlanmadıkları bir laf edemezsiniz. Topluluğun tamamına mal eder, teessüften başlayarak tehdide kadar varan tepkilerini yağdırırlar derhal.
Peki bunca dolandırıcı, hırsız, çeteci, hortumcu, sahtekár, yağmacı, katil hangi memleketten, kimlerin arasından çıkıyor?
İthal ediyoruz zahir.
Oysa birileri çıksa, ‘Evet, bizim memleketin de her memleket gibi iyisi kötüsü vardır’ dese.
Ya da ‘Maalesef üçkáğıtçı meslektaşlarımız var. Diploma insanın huyunu suyunu, genlerini değiştirmeye yetmiyor’ dese...
Veya, ‘Evet eskiden böyle bir gelenek varmış’ diyebilse...
Kimse diyemiyorsa bir sebebi var elbet. Milletçe ‘şanlı tarih’ merakımızın bir parçası bu diyememek. Böyle her meselede sütten çıkmış ak kaşık olduğumuzu iddia ederek yuvarlanıp gideceğiz anlaşılan. Evet, imajımız ‘Sütten çıkmış ak kaşık.’ Eğreti imaj.
MIŞ-MUŞ
Çağla Şikel ‘İlhan Mansız’ı tanımam bile’ demiş.
Biz evvelallah ‘Yap, işlet, devret’ misali tanıştırır, seviştirir, ayırırız.
*
Haluk Levent Bush için aşk şarkısı yapmış.
Savaşma seviş’ falan deseydi bari.
*
Eski ‘Kızıl’ yeni ‘Yeşil’ Bendit ‘Erdoğan benim kadar değişti’ demiş.
Yok canım! Bizimki sadece ‘Koyu yeşil’di, ‘Açık yeşil’ oldu.