Dolgusuz

Bazıları, Kürtlerden ne zaman laf açılsa sıralıyor... "Laz’ı var, Çerkez’i var, Gürcü’sü var..."

Korkarım bir tarafın haksızlığını vurgulamaya çalışırken ötekileri coşturacaklar bir gün.

*

Sovyetler Birliği...

Bir nevi "kara kutu"ydu yıllarca.

Sonra açıldı kutu.

İnsan bazen keşke açılmasaydı diyor. Bir "kadınlar" çıktı içinden çünkü, bir de "mafya". Tolstoy’un ülkesi bunlardan ibaret olamaz elbet. Peki ama neden önümüzde hep bu iki fotoğraf?

*

İnsanoğlu sevdiğinden çok korktuğuna boyun eğiyor.

*

Isparta uçağının rotasında olmadığı belli oldu. Bunun sebebi, şu satırları kaleme aldığım sırada, henüz bilinmiyor. Fakat pilotun piste kestirmeden inmek istediğini söyleyenler var.

Eğer bu doğruysa... Demek pilot ya da şoför fark etmiyor.

Aklımız bir.

Türk aklı.

*

Kimbilir kaç kez uçtular...

Kaç kez başarıyla indirdiler o uçağı...

Kaç kez ustalıkla bertaraf ettiler bir sürü tehlikeyi...

Ama işte bir hata... Sildi süpürdü hepsini.

Ne acı!

*

Hayatını kaybeden genç kızların tabutuna duvak konur...

Bir genç kızın en istediği şey "gelin olmak" mıdır sahi?

İçinde bir tek bu ukdeyle mi gider kızlar?

Neyse, fazla kurcalamayalım "adettendir" deyip geçelim.

*

Kameralar, mikrofonlar "sabotaj" aracı gibi adeta.

"Ağzından çıkanı kulağı duyan" biriyken, birden saçmalayabiliyorsunuz.

Kameralar, mikrofonlar söylemek istediğinden ziyade aklından bile geçmeyeni söyletiyorlar insana çoğu zaman.

Hele acemilik de varsa...

Alp Nuhoğlu’nun başına gelen şey de budur belki. Yoksa üst üste bu kadar pot...

*

Bir mesele hakkında en doğru saptama, o meselenin içinden çıktıktan sonra yapılıyor galiba. Olayın kahramanıyken insanın söyleyecek çok şeyi oluyor belki, ama bunların pek azı doğru oluyor.

Gerçek için zaman lazım.

*

Bu kısa yazılar moda oldu farkında mısınız?

Çok da iyi oldu.

"Dolgu"dan kurtuluyor hem yazan, hem de okuyan.

Evet, çoğu zaman köşecilerin yaptığı şey aslında üç-beş cümleyle anlatılabilecek bir konuyu "bir köşelik" uzunluğa getirmek oluyor. Zaten okumaktan çok göz atmayı seven okur, okuyacağı varsa okumuyor "dolgulu" yazıları.

Uzatmayayım, bu kısa kısa değinmeler ilaç gibi gelebilir okura.

Bu tarzın öncüsüne buradan selam olsun!

"Pazar Notları"yla Haşmet Babaoğlu’nu...

"Çok Tuhaf Günlük"le Tuna Kiremitçi’yi de anmak lazım elbet. Ama o vazgeçti galiba.

Korkum, Haşmet Babaoğlu’nun da "suyunun çıktığı" gerekçesiyle vazgeçmesi.

Aman ha!

Sakın!

MIŞ MUŞ

Güzide Duran evlilik yolundaymış.

Fakat yol uzun, yoldaş dayanmıyor.

Boşanma, bir yerine iki hane ortaya çıkararak enerji tüketimini artırıyormuş.

"Aile birliği" umurunuzda değilse "enerji birliği"ni düşünün arkadaşlar!

Adamın biri ilk eşini öldürmüş, hapse girmiş, çıktıktan sonra yeniden evlenmiş, ikinci eşini dövmüş, dövülen eş kaçmış, adam bu defa kız kaçırmış ama kız geri kaçmış, adam onu da öldürmüş.

Ay havuz problemi gibi!

Bir giyim firması göbekli Türk erkeği için özel pantolon üretmiş.

Kadın görünce göbeği içeri ittiren bir şey herhalde.

Yazarın Tüm Yazıları