DEPREM tellalları atağa kalktılar yine. Hani beş senedir ciddi, derin araştırma içerisindelerdi, bitirdiler, vahim neticeyi bildiriyorlar desem... Bu kaçıncı netice? Senede iki tane netice çıkıyor. Biri ötekini tutmayan...
Bilmiyorum artık ara ara ne esiyorsa... Hayır, çağıra çağıra getirecekler ona yanıyorum.
Aslında hesap sormayı bilen bir millet olsak öyle zırt pırt aklına geleni söyleyemeyecek kimse... Fakat işte basın dahil yok böyle bir ádetimiz. Mesela hiçbirimiz ‘1999’da yılbaşına kadar İstanbul’u yerle bir edecek yakışıklı depreme ne oldu?’ diye sormuyoruz. Felaket gerçekleşmedi ya... Oysa o korkulu bekleyiş de az yıkıcı değil. Hepimiz ruh sağlığımızı kaybettik.
Sonra şiddetle indirim yaptılar eksik olmasınlar... 7.6’yı beklemeye başladık hep beraber.
‘Ne oldu abi, fayla pazarlık mı ettiniz?’ diye sormak lazım.
Ben artık kendim araştırma yapıyorum. Mesela gemiyle yapılan sismik araştırmalarla depremin zamanı, büyüklüğü, fayın kaç bölümde kırılacağı söylenemezmiş, bunu öğrendim.
Yine öğrendiklerime dayanarak şunu sormak istiyorum: ‘9.2’lik bir deprem, değil Türkiye’de, dünyada olmuş mu?’
Eğer depremseverlerin dediği çıkar da son olarak karar kıldıkları 7.6’lık deprem gerçekleşirse, şimdiden Allah hepimize rahmet eylesin! Zira İstanbul’da bu büyüklükteki depreme dayanacak çok bina olduğunu sanmıyorum. Hele bazılarına deprem bile gerekmiyor, önünden ağır vasıta geçmesi yeterli.
Güçlendirme meselesine gelince... Palavra. Daha devlet, hastanelerini, okullarını güçlendiremedi. Neyse ki Allah dağına göre kar verirmiş, bizim de bu ataletimiz karşısında onların söylediği büyüklükte depremin gerçekleşme ihtimali sadece binde 8.7. Ben demiyorum, öteki uzmanlar diyor.
Uzmanlardan alınmış başka rakamlar da var elimde ama pazar pazar sıkmayayım sizi rakamlarla!
İşin kötü yanı, bu depremsever arkadaşlar inandırıcılıklarını kaybettiler. Yarın doğru bir şey söyleseler kimse inanmayacak. Hani bina çatırdamaya başlasa, ‘Bunların uydurmasıdır’ diye yerimden kalkmayacağım. O durumdayım.
Nedir amaçları, bir anlasak... Hayır, bende zaten paranoya var. ‘Kalkınmamızı istemeyen dış güçler’e bağlayacağım neredeyse meseleyi... Öyle ya, yıkıcı depremin eli kulağında olduğu ülkeye turist mi gelir, yatırım mı yapılır? Topluca oynatmamız da cabası.
Ya da kimsenin günahını almak istemem ama yıkıcı deprem beklentisinin kimlere yol, su, elektrik olarak geri döndüğünün bir araştırması mı yapılmalı, bilmiyorum.
* * *
Ben kendi hesabıma bu deprem meselesini hallettim. İyimser uzmana inanıyorum. İşte bu kadar! İnanmak için kapı gibi gerekçem de var. Bugüne kadar kötümserlerin değil iyimserlerin dediği çıktı. Bundan álá gerekçe mi olur?
MIŞ-MUŞ
Bush, Irak için ‘Durumu yanlış hesapladık’ demiş.
‘Yanlış hesap Bağdat’tan döner’ diyen çok ileri görüşlüymüş.
Fikret Hakan; Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik için ‘Kifayetsiz muhterisler’ demiş.
Yeni bir filme başlarken birilerinin adını anma ihtiyacı hissedenlere ne deniyor peki?
Üzerinde Britney Spears’ın diş izlerinin durduğu sakız açık artırmayla satılacakmış.
Hayır, biz taklitte sınır tanımayız. Yarın Tarkan’ın, üzerinde pisliğinin durduğu tuvalet káğıdını çıkarırız ortaya, ondan korkarım.