‘Merhaba! Sadece bir merhaba almak için yazıyorum. Hani hayran olur insan birine ve ulaşamaz zanneder ona... Sonra birden bir adres bulur -eskidendi bu- ya da bir numara ve umutlanır, coşar... Öyle benimki de.
.....
Bir merhaba istiyorum ama Cevap Veriyorum’a olursa isimsiz. Keşke buraya olsa. Şımarır mıyım o zaman bilmem ki.
.....
Merhaba gelmese de yazarım ben. Belki okunma ihtimaline karşı.’
‘Okunma ihtimaline karşı’ demişsin ya... Senin şahsında, okunduğundan şüphe duyan herkese bildiririm ki okunuyorsunuz. Ama takdir edersiniz ki herkese cevap veremem, benim canımdan çok sevdiğim aziz okurlarım. Mail’leşme işine ise hiç giremem. Ama buradan ara sıra merhabalaşırız. Merhaba!
***
F.Sarıteke
‘İki oğlumdan küçük olanı, açık öğretim üniversitesi, işletme 2. sınıfta okuyor.
.....
Dikkat ettim, sürekli çizim kitapları alıyor ve karakalem çalışması olarak korku yaratıkları çiziyor. Kendisiyle görüştüğümde böyle bir çalışmaya meyilli olduğunu gördüm. Fakat bir yandan da bu camiada tanıdığının olmadığını bildiğim için oğlumun çaresiz olduğunu gördüm ve bu beni ziyadesiyle üzdü; can havliyle size yazmaya karar verdim.
Sizin bu camiada tanıdığınız ve nazınızın geçebileceği insanlar vardır. Lütfen bizim için hafızanızı bir yoklayıp yardımcı olmaya gayret ederseniz bizi çok sevindirirsiniz.’
İlahi beyefendi! Nedir bu telaş, can havli falan... Başınıza bir felaket gelmiş gibi. Ben önce korku yaratıklarına taktınız kafaya zannettim, o da değil.
Olabilecek en güzel şey olmuş, çocuğunuz genç yaşında neye meyli olduğunu fark etmiş. Siz benim yazmaya meyilli olduğumu kaç yaşımda fark ettiğimi biliyor musunuz?
Çok şükür dağ başında da yaşamıyorsunuz, İstanbul’dasınız. Götürün çocuğunuzu bir kursa, orada hocaların da yardımıyla yolunu çizecektir. Bu iş için kimsenin kimseye nazının geçmesi falan gerekmez. Hayır, bildiğim biri olsa ben yine ‘Hamili kart yakınımdır, ressam olmasına yardımcı olun!’ derim ama vallahi yok.
***
Nilgün Möller
‘Sizden iki ricam var. Dostluklara çok önem veririm, dostlarıma köpekler kadar sadık bir insanım, hepsinin en gizli sırlarını taşırım, kellemi verir onları vermem. En değerli dostumu kaybettim bu yıl. Çocukluk yıllarımdan beri hayatımda çok önemli bir yeri olan, acıları tatlıları paylaştığımız, en kısa telefon konuşmamızın bile üç saat sürdüğü bir dostluk. Onunla bir elmanın iki yarısı gibiyken birdenbire kaybettim. Ama sandığınız gibi bir ölüm olayı değil. Bu sene birdenbire değişti ve ufak tefek anlamsız şeylerden dolayı birkaç telefon konuşması ve birkaç mail’den sonra iyice koptuk. Yıllarca emek verilmiş bir dostluk öyle hemen biter mi?..
İkincisi, bilmiyorum acaba yaptınız mı eğer yapmadıysanız bir ‘Mış-Muş’ kitabı yapın. Hem de mümkünse seri halinde. Günlük birkaç Mış-Muş beni kesmiyor.’
İkinciden başlıyorum. Evet ‘YenilMİŞ YutulMUŞ Sözler’ adı altında Mış-Muş’lardan derlenmiş bir kitabım çıktı geçtiğimiz yıl. Epsilon Yayınları’ndan. Hálá vardır belki kitapçılarda.
Birinci sorunuza gelince... Hayır bitmez. Bazen böyle sizinki gibi sekteye uğrar ama... Eminim şimdi o da bir yerlerde birilerine bu durumu anlatıyordur üzüntüyle. Sizin anlattığınız hikáyede siz, onun anlattığınızda o haklıdır mutlaka. Ama ne önemsizdir aslında kimin haklı kimin haksız olduğu. Çok beylik bir laf ama çok doğru ‘hayat kısa’ Nilgün Hanım. İnsan zaman zaman kendisiyle bile bambaşka iki elmanın iki yarısıymış gibi uyuşamıyor. Hazır yarınızı bulmuşken, hemen bugün arayın arkadaşınızı ve bitirin bu kırgınlığı.
MIŞ-MUŞ
Türkiye’de nüfus artış hızı düşüyormuş.
Sebebi ‘Ünlüler Çiftliği’yle ‘Gelinim Olur musun’ olabilir.