BAŞLIĞA aldanmayın! Bugün cevap falan vermiyorum. 16 Mayıs Pazar günü bu köşede yer alan ‘Yazar Değil Okurum’ başlıklı yazıma gelen mail’leri sizlere yorumsuz sunuyorum. Sebebine gelince...
Ben sorularıma cevap aramıştım, okurum vermiş eksik olmasın. E, cevabın cevabı, cevabın cevabının cevabı şeklinde gitmesin bu iş. Burada bitsin.
* * *
Mustafa Yaman
‘(...) Türkiye’nin önünü kim açacak? Üniversiteler. Bu yapıyla mı? Her rektör seçiminden sonra iplerin gerildiği, kimin kime oy verdiğinin hesabının yapıldığı, verdikleri oylara göre muameleye tabi tutulan öğretim üyeleri... Bunların asgari müştereklerde birleşmeleri mümkün görünmüyor.
......
Peki bu çocuklar üvey evlat mı? Meslek liselerinin önü kesilirken de aynı taktik uygulanmıştı.
......
Lütfen bunların önünü tıkamayalım. İkinci sınıf vatandaş muamelesi yapmayalım.
......
Bir kaşık suda fırtınalar koparmayalım.’
* * *
A.B.
‘(...) Üniversiteler müspet ilim eğitimi verirler ve de öyle olmalıdırlar. Akıl yerine inanç, ilim yerine dogma öğrenimi almış ve beyinleri bu şekilde formatlanmış kişilerin üniversiteden bekleyebilecekleri bir şey olmadığını sanıyorum (....)’
* * *
Evren Yüksel
‘Yapma be Pakize Abla, vallahi AKP’nin yolu sonunda sen ne göbek atabileceksin ne de gazinolarda şarkı söyleyebileceksin. Ama ‘Ben o zaman ihtiyarlamış olur, hacca gider, bir şeyhin zevcesi olurum’ dersen diyecek söz kalmaz. (....) Bizden söylemesi gün gelir Ertuğrul Abiniz bile size bu günkü özgürlüğü sağlayamaz.’
* * *
Lütfullah Parıltı
‘(...) Bazıları Cumhuriyeti korumaya çalışırken Türkiye’de (laik, başörtüsü takmayan, modern giyimli, bağnaz olmayan vs. ölçülerde, namaz kılarken görülünce veya hacı olduğunu öğrenince hayretler içinde kalacağız) Müslüman olarak yaşayan sayısı çok fazla olan insanları yok sayıp kırdıklarının farkında değiller. (....)’
* * *
Yücel Usta
‘Bravo doğrusu, bugünkü yazınızı gerçekten takdir ettim. Sıradan bizim gibi insanların kafasındaki soruları teker teker sormuşsunuz. Merak ediyorum acaba aynı konular Meclis’te de tartışılırsa ortada sorun falan kalır mıydı?
Bütün bu karmaşa da zaten olaylara bakış açılarının yanlış olmasından kaynaklanmıyor mu? Biri İHL dediği zaman öbürü Atatürkçülük, laiklik elden gidiyor diye bağırmaya başlıyor. Olay çözüme geldiğinde ise somut olarak hiçbir şey üretmeme eğiliminde oldukları ortaya çıktığına göre, bu, Atatürkçülük ve laiklik sömürüsü değildir de nedir? Bunca yıldır hükümette Atatürkçülük, laiklik çığırtkanlığı yapıp devleti (halkı) soyanlara sormak isterim, ‘Yolsuzluk, adam kayırma ve zümrecilik Atatürk’ün hangi ilkesi?’ diye.
* * *
Ali Günay
‘‘Yazar değil okurum’ başlığı atmışsınız; yazmışsınız ama okumamışsınız veya (domuzuna) böyle yayınlatmışsınız bugünkü yazınızı. Bu ‘domuzuna’ sözcüğü eski dilde ‘tecahül-ü arif’ (bilip bilmezlenme) anlamındadır ve bu terimin ‘köylü kurnazlığı’ denen bir özel tavrı anlatma gereksiniminden türediğini sanıyorum. Biliyorum köylü değilsiniz ama yazınızdaki tavır bu tanıma giriyor. Masum bir ‘saftirik’ okur havasında kamuoyuna sorduklarınızın ‘öğrenme amaçlı soru’ değil, imam hatiplere karşı olan görüşleri ‘yargılayıcı bir sorgulama’ olduğu da apaçıktır.
.....
Amacı ‘yalnızca öğrenmek’ olan, sessiz sedasız bir bilene sormaz mı? Üstelik bu konuda siz çok talihli sayılırsınız, yakınınızda ‘bilmediği konu olmayan’ Cüneyt Ülsever adlı bir filozof var.’
MIŞ-MUŞ
Rahmi Koç ‘Doların çıkışı benim için sürpriz olmadı’ demiş.
Ne sıkıcı hayat! Oysa sokaktaki adam olsa sürpriz sürpriz üstüne...
Boğaz’a teleferik yapılacakmış.
Vapur, köprü, tüp, teleferik derken geriye vatandaşa birer kanat takılması kaldı.
Erdoğan ‘Arjantin olmamızı aile yapımız önledi’ demiş.
Darısı İran olmamızı engelleyecek bir şeylerin başına!