Sevgi'cim gençlere yol göstermemi istiyorsun. İyi hoş da, yanlış adres seçmişsin. Ben kimsenin kimseye yol gösteremeyeceğini düşünenlerdenim. ‘‘Buyurun doğru yol bu tarafta’’ diyemez kimse. Dese de dinleyen olmaz zaten. Ayrıca öyle bir yol da yoktur.
Sen kendi yolunu kendin bulacaksın. Okuyarak, dinleyerek, düşünerek. Kimse hap yapıp ağzına veremez. Sen dediğimi yap, bir bakacaksın ki yolunu bulmuşsun.
Bak, çaktırmadan bir çakıl taşı koymuş olduk yola farkındaysan.
* * *
Ayşe Özgür-Ankara
Ayşe'cim adaşıma ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Allah sabır versin sana. Bari beni eksik etmesin hayatından. Nasıl ama megalomani?
* * *
Dündar Gülabay-İstanbul
Dündar Bey, ‘‘At pisliğinden beslenen kuşlar’’ meselesiyle hafiften dalga geçtiğim için özür dilerim sizden. Ama bu da benim işim ne yapayım.
İkinci mektubunuzla meselenin önemini daha iyi kavramış bulunuyorum. Ayrıca herkesin aklının bir karış havada olduğu günümüzde, sizin gibi sorumluluk sahibi bir beyefendiyle mektupla da olsa tanışmaktan gurur duyduğumu bilmenizi isterim.
Ben bir hayvan dostuyum. Yazılarımı takip ettiğinize göre biliyorsunuzdur. Bunun içine kuşlar da giriyor tabii. Onlar için daima penceremin önüne yem koyuyorum, fakat evdeki iki kedi yüzünden pas geçiyorlar bizim katı.
Kedileri başka bir odaya kapatmayı akıl ettim etmesine, fakat bilmem farkında mısınız kuşların hafızası var Dündar Bey. Bizim evde kedi olduğunu hatırlıyor ve pas geçmeye devam ediyorlar.
Bu sorunumla ilgili bir tavsiyede bulunursanız beni bahtiyar edersiniz. Tabii kuşları da.
* * *
Dilek Öğren-Manisa
Dilek'cim işi gücü bırakıp kendimi sana tahsis etmeye karar verdim.
Tanışalım, mektuplaşalım, hatta birbirimize gidip gelelim. Bak yatıya bekliyorum, çarşafı serdim bile. Böreği ıspanaklı mı seversin? Hay hay, imzalı resim de yollarım.
Kitabımı da imzalar yollarım. Resmi kitabın arasına mı koyayım? Ayrıca mı alırsın?
Akıllı ol Dilek!
Her bir okurumla aramda iletişim ağı kurmam mümkün müdür? Bir düşün.
* * *
Rahmi Kasapoğlu- Ankara
Rahmi Bey'in yaşaması uzun, anlatması kısa, etkisi derin bir hikáyesi var bana ilettiği. ‘‘Hayat...’’ dedirtiyor insana. Siz de duyun istedim.
‘‘Yıl 1963. Nişanlıyım.
Kış günüydü, hiç unutmam. Kömür sobasının arkasında ayakta ısınıyordum. Kayınvalidem, ‘Oğlum son kızım kalmıştı onu da sen götürüyorsun, ben yalnız ne yapacağım?' dedi. Ben de ‘Merak etme anne, sana bir kız torun getireceğim, bakacak sana' dedim.
Yıllar geçti.
1997 yılının ocak ayında, eşim, üçüncü çocuğumuzu dünyaya getirirken hayatını kaybetti. Kucağımda kalan kız bebeği büyütsün diye kayınvalideme götürdüm.
Büyük laf etmişim. Ben büyütüp ona verecektim, o büyüttü bana verdi, rahmetli olurken.’’
MIŞ-MUŞ
Ebru Gündeş'in son sevgilisi karşı komşusuymuş.
Komşu komşunun sadece külüne muhtaç değil demek ki.
Türkiye'de kadın nüfusu erkek nüfusunu geçmiş.
Bu sevinilecek bir şey değil arkadaşlar, ‘‘dokuz kurda bir hurda’’ durumu doğuyor.