Paylaş
Zayıflamak isteyenlere yol yordam öğretmeye devam ediyoruz. Geçen hafta konu ettiğimiz ‘‘diyet’’in yetersiz kaldığı durumlarda imdada yetişen zayıflama yöntemlerinden söz etmek istiyorum bugün.
Sevgili okuyucularımın yaza girmeden verecekleri kiloların bir dirheminde bile benim parmağım olursa, inanın kendim zayıflamış gibi sevineceğim.
***
Malumunuz, yağları biriktirmek çok kolay, pek gayret sarfetmenize gerek yok. Yapacağınız tek şey, YEMEK. Önünüze geleni, hatta gelmeyeni getirerek YEMEK. Üstelik bu yolu izlerken alınan haz bence alınabilecek bütün hazlardan üstün. Gelin görün ki günün birinde yağlarınızdan kurtulmak istediğinizde işiniz hiç de kolay değil. Adeta dün yediğiniz hurmalar bugün kıçınızı tırmalar.
İşte bugün size bu tırmalama yöntemlerinden söz edeceğim.
***
ÇAMUR BANYOSU: Buna çamura bulanmak ya da çamura batmak da denebilir. Zaten ‘‘çamur’’ denen şey, ‘‘içine batılır duruma gelmiş toprak’’tır. Uygulanması çok kolaydır. Vücudunuzun gerekli bölgeleri bu işin uzmanı tarafından tamamen çamurla kaplanır. Seans sayısı ve süresi kilonuza göre değişir. Her ne kadar yatak vaziyette uygulansa da bu işleme ‘‘çamura yatmak’’ denemez. O tamamen başka bir şeydir, konumuzla hiçbir alakası yoktur.
Çamur banyosu yalnız zayıflamak için değil, aynı zamanda cilt güzelliği için de uygulanan bir yöntemdir. İnsanoğluna bu kadar faydası dokunan bir nesnenin nasıl olup da hakaret amacıyla (çamur gibi adam) kullanıldığını anlamak mümkün değildir.
***
YOSUN BANYOSU: Çamur banyosu gibidir. Tek farkı, ‘‘Bana kahverengi yakışmaz, yeşil daha çok açar’’ diyenler tarafından kullanılmasıdır. Son zamanlarda piyasaya ‘‘hap’’ı da çıkmıştır. Birinci gün bir tane, ikinci gün iki tane, üçüncü gün üç tane derken, on beşinci gün on beş tane içilmektedir. Kullanım sırasında dışkınıza bakıp ‘‘Evet yeşili severim ama, bu kadarı da fazla’’ demeniz kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca klozetiniz yosun tutabilir, benden söylemesi.
***
PARAFİN BANYOSU: Hemen belirteyim, bu çok tehlikeli bir yöntemdir. Buna bulandığınız zaman ateşten uzak duracaksınız. ‘‘Bir deri bir kemik olayım’’ derken sadece kemik haline gelmeniz mümkündür.
***
LIPOSUCTION: Yani yağların vakumla emilmesi işi. Aynı elektrik süpürgesi gibi, ancak yağlarınız emilirken böbreğinizin, dalağınızın gitme ihtimali de mevcut. Kısaca, ‘‘önce hüplet, sonra gümlet’’ durumuna düşmemek için tedbirli olmakta fayda var. Tedbir derken neyi kastediyor olabilirim, inanın bilmiyorum. Böbreğinizi perçinletecek haliniz yok ya.
***
BANDAJ SİSTEMİ: Bu sistemle bir seansta 16 cm. incelebiliyorsunuz. Hemen heveslenmeyin, eniniz 16 cm. küçülmeyecek. Ben de duyduğumda öyle zannetmiştim. Nerede o kolaylık? Ye iç, git kendini bandajlat, 16 cm. incel! Bu 16 cm. toplam ölçü. Yani bir santim bacaktan, bir santim öteki bacaktan, yarım santim kalçadan, falan filan. Ortada gözle görünür bir şey yok. ‘‘Zayıfladım’’ diyebilmek için yanınızda mezurayla dolaşıp, başınızın çevresinden başlayarak, ayak parmağınızın çapına kadar kendinizi ölçeceksiniz.
***
MEZOTERAPİ: Yani selülit ve bölgesel şişmanlığın iğneyle tedavisi. Önce selülitin ne olduğunu izah edeyim. Bacağınızın üst kısmındaki ya da kalçanızdaki etinizi elinizle ittirir gibi yaptığınızda, eğer etiniz ay yüzeyini gösteren fotoğraflar gibi inişli çıkışlı bir görüntü arz ediyorsa, sizde selülit var demektir. Bölgesel şişmanlığa gelince: Aynada kendinize yandan baktığınızda, gebe olmadığınız halde gebeymiş gibi duruyorsanız; masada otururken gayet mütenasip görünüp, ayağa kalktığınızda Karaman'ın koyunu ortaya çıkıyorsa sizde bölgesel şişmanlık var demektir. Buna mevzii şişmanlık da denebilir.
Bölgesel şişmanlığı diyetle yok edemezsiniz. Kalçanız normal sayılabilecek ölçülere gelinceye kadar vücudunuzun diğer kısımları Afrikalı çocuklara dönebilir. Bu durumda iki beden küçülseniz bile vücut oranlarınızda hiçbir değişiklik olmaz. Kalçanız hala her yerinizden büyüktür.
Bundan kurtulmanın çaresi, yağları şırıngayla çektirmektir. Yalnız takdir edersiniz ki bunun da bir sınırı vardır, Van Gölü'nün suyunu şırıngayla boşaltmak mümkün değildir.
***
AMELİYAT: Artık vücudunuzda neredeyse bir vücut daha usul bulduysa, diğer yöntemlerin hepsi sizin için fasa fisodan ibarettir. Önünüzde iki yol vardır. Ya çocukların tonton teyzesi olarak hayatınızı sürdürmek ya da bıçak altına yatarak vücudunuzun bir kısmını aldırmak.
Bence ne doktorun neşteri, ne mezoterapinin iğnesi, en iyisi boğazı tutmak. Siz bakmayın atalarımızın ‘‘Büyük lokma ye, büyük söz söyleme’’ dediklerine. Lokmayı da sözünüz gibi küçük tutarsanız iyi olur.
Mış muş köşesi...
Ecevit, ‘‘Dürüstlük karakterimdir’’ demiş.
Size ‘‘mal bulmuş mağribi’’ gibi sarılmamız da bu yüzden zaten.
Kutan, Çiller için, ‘‘Alnı secde yüzü görmemiş’’ demiş.
Cindoruk, Çiller için ‘‘O ne namaz, ne de Kul hüvellahü bilir’’ demiş.
Sanki seçim değil, din dersi sınavı yapılacak.
İsrailli bir çift, uzun öpüşme rekoru kırdıktan sonra hastaneye kaldırılmışlar.
Sekiz saat boyunca öpüş dur, bir türlü vuslata ereme... Olacağı buydu.
Faziletler konsomatris ve saz heyetinden oy istemişler.
Ne gariplik var bunda? Herkesin ‘‘oy’’u ‘‘oy.’’ Az geçerlisi, çok geçerlisi mi var bunun?
Yeni Zelandalı bir marangoz, 25 saat boyunca hayata dair konuşarak dünya rekoru kırmış.
Kırk senedir, hem de hiçbir şey söylemeden konuşanlardan kimsenin haberi yok galiba.
ÖDP ‘‘Haramilerin saltanatını yıkacağız’’ demiş.
Çok zor. Parolanın ‘‘Açıl susam açıl’’ olduğunu bilmek yetmiyor, kapılara bu komuta uymamaları gerektiğini anlatmak lazım.
Paylaş