‘KAZA geliyorum demez’ lafı herhalde bizden çıkmamıştır. Başka dilden tercümedir. Çünkü ben bugüne kadar ‘geliyorum’ demeyen kaza görmedim Türkiye’de.
Elektrik var mı yok mu diye kablonun ucunu elle yoklamalar...
Tüpgazı kibrit çakarak kontrol etmeler...
Şehir içinde araba yarıştırmalar...
Kamyonları, otobüsleri uykusuz şoförlere teslim etmeler...
Köy halkının tamamı olarak traktörün römorkuna binmeler...
Beş kişilik sandala otuz beş kişi doluşmalar...
İçi dolu tabancayı çocuğun erişebileceği yere koymalar...
‘Bize bir şey olmaz’ diye diye radyasyonlu çayları içmeler, ‘AIDS’liyim’ diyen kadınla yatmalar... Fay hattı üzerine derme çatma binalar kurmalar... İşte en son hızlandırılmış tren kazası... Uzmanlar her an bir felaket olabileceğini söylemişlerdi. Rayların hızlı trene uygun olmadığını... Türkiye’de kaza bela ‘geliyorum’ diyor. Sorun kazanın suskunluğunda değil yani. Bizim sağırlığımızda, körlüğümüzde, aymazlığımızda.
***
‘Dört gündür yeteri kadar üzüldük’ diyeceksiniz. Haklısınız. Benim de hiç niyetim yoktu aslında bu konuyu açmaya ama tutamadım işte kendimi.
Size bugün bir nevi bir metamorfozdan söz edecektim. Hamilelerin uğradığı değişimden. Yok, 9 ayı karın şişmeden geçirebilmek falan değil, tıp oraya kadar gelmedi henüz, şimdilik hamile kalma anıyla ilgili. Ana babamızın usulüyle hamile kalma tarihe karıştı gibi bir şey. Artık doktor nezaretinde, laboratuvar masası üzerinde, bir elinde tüp bir elinde iğneyle bekleyen hemşire eşliğinde yatıyor çiftler.
Benim dediğim, hamile kadınlardaki ruhsal değişim. Artık ne olduysa bilmiyorum, eskiden saklayacak yer bulamadıkları karınlarını fora ettiler. Hamile elbisesi diye bir şey vardı eskiden. Şimdi de var gerçi... Memenin altında biten tişört, rahim hizasında başlayan pantolon. Haliyle karın orta yerde. İnsanın koşup sıvazlayası geliyor.
Fakat alınıyorum bir yandan da... Sanki bir nispet durumu var gibi.
‘Allah’ıma bin şükür kapı gibi kocam var’ demek istiyorlar sanki bana.
Ya da ‘Ben yavruluyorum, ya sen?’
Gerçi aynı biçimde giyinsem doğurmak üzere olanlarla değil ama günüme göre üç ya da beş aylıklarla bal gibi yarışabilirim. Ama ‘Hadi uymayayım şunlara’ diyorum.
Hakikaten nedir bu günümüz hamilelerindeki çıplak karın durumu?
Doktor tavsiyesi olabilir mi?
Yoksa bunun da mı modası var?
Seneye bir de pencere açtırırlar mı çocuk hava alsın diye?
Şeffaflığa buradan mı başladık yoksa?
Nedir?
MIŞ-MUŞ
Ulaştırma Bakanı, ‘Çok iş yapan hata da yapar’ demiş.
‘Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz’ı bilirdik de...
*
Erdoğan, ‘Bakan ve sorumlular hakkında tasarrufunuz olacak mı?’ diye soran gazeteciyi azarlamış.
Bir Erdoğan klasiği...
*
Eşini her gün öpen 5 yıl fazla yaşarmış.
Evlilik insanı 10 yıl erken öldürüyor ya... Bu 5 yıl zarardan kár.