Ayol her seferinde ancak kar yağdıktan sonra tatil etmeyi akıl ettiklerinden gelmedi mi başımıza ne geldiyse?
Çocuklar yollarda sefil olmadı mı?
Hatta donup ölmedi mi kaçı?
‘‘Ah bir yağmasa da şu kar, valiyle meteoroloji müdürü günlerini görseler!’’
Çarşamba günü günlük güneşlik havayı görünce benim de aklıma meteorolojinin yanılmış olabileceği gelmedi değil gerçi ama ellerimi ovuşturup onun bunun nasıl kurban edileceğinin hayalini de kurmadım.
Evet, ellerini ovuşturarak bekleyenleri gördüm. Pek üzülmüşlerdir herhalde, kar yetkilileri yalancı çıkarmadı diye.
Kendi başarılarımıza sevinmiyoruz, başkalarının başarısızlığına sevindiğimiz kadar. Öyle bekliyoruz... Bakalım kim tökezleyecek?.. Yok, öyle bekliyoruz demek yanlış, dua da ediyoruz bir an önce görelim diye.
Ben artık feryatlara falan inanmıyorum pek. ‘‘Hani yöneticimiz uyuyor mu?’’ türü feryatlara... Uyusun istiyoruz aslında. Uyusun ki biz de şikáyet edecek bir şeyler bulalım.
Yakınmayla besleniyoruz adeta. Felaketler olacak, biz habire ağlayacağız. Budur istediğimiz. Bu sefer ucuz atlattık ya... Çoğumuz eşekten düşmüşe döndük.
Tuhaf insanlarız vesselam.
* * *
Bir zatı muhteremse benden şikáyetçi. Daima. Eğer bir gün şu köşe yazıcılığı işini bırakırsam, Gazeteciler Bayramı'nın o güne kaydırılması için dilekçe verecek.
Aslında sinir olduğu daha niceleri var ama beni dişine göre buldu. Ötekilerin arkasında önemli birilerinin olduğunu düşünüyor belki de. Neyse bu bile bir lütuf benim için; her ne kadar sataşmalarında aksi yönde dokundurmalar yapsa da aslında tek torpilimin naçizane kalemim olduğu fikrinde demek.
Son şikáyetinin konusu şu:
Güler Sabancı, ‘‘Çeyizimi bekár evimde açtım’’ demiş, ben de Mış-Muş köşesinde, ‘‘Zaten artık bekaretler de bir bekár evinde bozuluyor’’ demişim.
Bu bir durumun ifadesi beyefendi! Gençlerin geldiği noktayı işaret ediyor. Artık gülen mi olur, ağlayan mı, bilemem.
Aslında anlayışınız itibarıyla benden çok sizin dikkat çekmek isteyeceğiniz bir husus olmalı bu. Ama tabii siz sadece başkalarının yazdıklarından alıntılar yapmayı kendinize tarz olarak seçtiğinizden...
Ben de oturmuş anlatıyorum... Oysa ağzımla kuş tutsam olmayacağını biliyorum. Sizin derdiniz başka çünkü. Yakından tanıyanlar söylüyorlar derdinizin ne olduğunu. ‘‘İdare et’’ diyorlar ama ben herkesi ciddiye alıyorum bu hayatta. İdare etmek çok büyük hakaret olur diye düşünüyorum. Yani bu satırlar bir bakıma size saygımdandır.
Son alarak, biz artık Cem Yılmaz'a gülüyoruz, haberiniz olsun! Siz adamların birbirinin yüzüne pasta attığı komedi filmlerinde kaldıysanız yapacak bir şey yok. Daha çok ‘‘sual’’ sorarsınız, ‘‘Bu latife mi?’’ diye.