YAN masada kalçalarından aşağı düşmüş pantolonlarıyla, minicik bluzlarıyla iki genç kız oturuyordu.
‘Bunlar nasıl anne olacak’ dedi annem.
Hiç düşünmeden, ‘Ama iyi birer işkadını olabilirler’ dedim. ‘Çünkü onlar bizim bebeklerimizle oynamadılar.’
Annem yüzüme tuhaf tuhaf baktı haklı olarak.
Benim çocukluğumda bebekler ‘bebek’ti hakikaten. Patikleriyle, emzikleriyle, biberonlarıyla... Yatırınca uyuyan, kaldırınca gözlerini açan, bir öne bir arkaya çevirince ağlayan...
İsimler koyar, pışpışlar, yedirir içirirdik. Gazlarını çıkarmaya uğraştığımı bile hatırlarım. Bir doğurmadığımız kalırdı. Hatta bebeği elbisesinin altına koyup sonra çıkarmak suretiyle onu yapan arkadaşlarımız da vardı.
‘İnsan 7’sinde neyse 70’inde de odur’ derler. E, kızları atlayacak değil herhalde bu durum. 7 yaşında bebeklerinin altını bağlayan biri 20 yaşında uçak mühendisliğine nasıl merak sarsın...
‘Neden olmasın... O bir çocukluk hali’ diyeceksiniz. Vallahi olmuyor. Merak sarmış gibi görünse de aklının büyük bir kısmı bir koca edinip anne olmakta kalıyor. Nitekim bizim kuşak evlenip barklandıktan sonra işi gücü terk etmiş kadınlarla doludur.
Kendini tamamıyla mesleğine adamış olanlara ise sorun bakın, çocuklukta bebekle oynamaktan ziyade ağaçlara tırmandıklarını falan söyleyeceklerdir.
Diyeceğim, ortada bir kocayla iki çocuğa şartlanılmış bir durum varsa bunun suçlusu o bebeklerdir.
‘Az önce bebeğinin gazını çıkarmaya uğraştığını anlatan sen, müzmin bekár olarak bu tezi çürütmüyor musun?’ diye soracak olursanız, bendeniz kaideyi bozmayan istisnalardan oluyorum.
***
Peki son durum nedir?
Barbi geldi, vaziyete el koydu!
Evet, şu anda 30’lu yaşlarını sürmekte olan başarılı işkadınlarının tamamı çocukluğunda Barbi’yle oynamıştır.
Barbi’yi biliyorsunuz... Göğüsleri var. Topuklu ayakkabıları, g-string külotu, gece elbiseleri falan... Daha ziyade E-5’e çıkmaya hazırlanan bir fahişeyi andıran bu sözümona bebek, bir çocuğun analık hislerini harekete geçirebilir mi, sorarım size?
Mama yediremezsiniz, ayağınızda sallayamazsınız... Sadece giydirip soyarsınız ki bütün Barbi sahibelerinin yaptığı budur. Habire ötekinin eteğiyle berikinin bluzunu birleştirip yeni kombinler yarattılar, yaratıyorlar. Haliyle bu durum yetişkin olduktan sonraki hayatlarına yansıyor. Aslında topluca modacı olmaları işten değil bakın!
Şimdiki genç kızların saç baş, kılık kıyafet olarak tamamen birbirlerinin kopyası olmaları da bu sebepten olabilir. Her birinin çocukluktaki idolü aynı olduğundan... Yani Barbi...
Hayır, saçmalamıyorum! Psikiyatra gidiyorsunuz, ilk iş çocukluğunuza iniyor biliyorsunuz...
Netice olarak, ‘Bana bebeğini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’ diyebiliriz.
Fakat aşkolsun bana! Çok sosyo-psikolojik bir yazı şeyttirdim. Keşke Radikal İki’ye gönderseydim.
MIŞ-MUŞ
Erdoğan, ‘Dar alanda kısa paslaşmaları bırakalım’ demiş.
Kendisi bireysel olarak dünyaya açıldı biliyorsunuz...
*
Doğubeyazıt, 1968’den beri tek liseyle idare ediyormuş.