Babama mektup

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Sevgili babacığım,

Sana yazdığım mektuplara baktım dün gece. Sonuncusu 17 Ağustos tarihli. ‘‘Ana şok tarihli’’ desem daha doğru olacak. Artık miladi takvimi kullanmıyoruz. Geçenlerde annem ‘‘Saçımı 5.8'lik artçıda boyamıştım’’ diyordu. Mutfak tüpünün üstüne de ‘‘5.2'de yenilendi’’ diye not düşmüşüz.

O geceyi çok iyi hatırlıyorum. Tam mektubu bitirmiş yatmak üzereydim ki... Gerçi yatmasına yattım ama ertesi geceyi buldu. O gün bugündür kuş uykusundayız. Bilim adamları 100 sene içinde büyük bir deprem daha olacağını söylüyorlar. Anlayacağın bu ‘‘kuş uykusu’’ durumu nesilden nesile sürüp gidecek.

Her şey bir yana; bu deprem bilimin geldiği seviyeyi görmemiz açısından çok faydalı oldu. Düşünsene babacığım; eskiden 100 sene içinde deprem olacağının bilinmesi mümkün müydü? Ama vatandaşı da yabana atmamak lazım; biz de çok bilinçlendik. Eskiden deprem olur, yaşananlar yaşanır, unutulur giderdi. Kimse bir dahaki depremin peşine düşmezdi. Şimdi herkes bulduğu bilim adamının yakasına yapışıyor: ‘‘Söyle bakalım, bir daha olacak mı? Olacaksa ne zaman olacak?’’

‘‘Öğrenince ne yapıyor?’’ diye soracak olursan; hiç. Ama olsun. Biz sormayı akıl ettik, bizden sonraki kuşak da tedbir almayı akıl eder. Acelenin lüzumu yok.

POSTU KAPTIRDIK

Kızılay'ın başına gelen Türk Hava Kurumu'nun da başına geldi babacığım. Kızılay'ın başına gelenleri uzun uzun yazmayacağım; bir yazımda bahis konusu etmiştim. Okuru tekrarla sıkmayayım, biliyorsun bu mektuplar gazetede yayımlanıyor. Kısaca şunu söyleyebilirim; Kızılay Kızılay'lık oldu. Ancak memlekette başka Kızılay olmadığı için mecburen devlet çaresine bakacak.

Türk Hava Kurumu'na gelince, yıllar boyunca kimselere kaptırmayıp kendilerine verdiğimiz kurban derilerini har vurup harman savurmuşlar. Duyduğuma göre bizim postlardan evlerine halı, karılarına manto yaptırmışlar.

GAZ SORUNU

Gelelim gündemdeki konulara. Mesela, ‘‘Mavi Akım Projesi’’. Karadeniz'in altına döşenecek borularla Rusya'dan Samsun'a doğalgaz gelecek. Anlaşma imzalanmış. Derken Azerbaycan'la Türkmenistan ortaya çıkıyorlar, ‘‘Abi aynısı bizde daha ucuz’’ diyorlar. Şimdi bizimkiler ne yapsın? ‘‘Pahalıdır vardır hikmeti, ucuzdur vardır illeti.’’ Bu yüzden mal bulmuş Magribi gibi saldıramıyorlar. Peki ne yapıyorlar? Şimdilik telefonlara çıkmamakla, demeç vermekle idare ediyorlar. Bu işte pis kokular olduğunu söyleyenler var. E, gazdır kokar tabii.

MÜŞERREF

Hafta başında dost ve kardeş ülke Pakistan'ın darbeci lideri Müşerref Türkiye'ye geldi. Niye geldiğini bilmiyorum, Beşiktaş'ın rozetini almak için olabilir. Zaten darbe yapalı şunun şurasında bir ay olduğu halde üç kez yurt dışına çıkmış. Ülke halkının tepkisinden ziyade, komşuların tepkisini merak ediyor olmalı.

Müşerref bir yana, Pakistan'ı isminden dolayı kendime çok yakın buluyorum. Çocukluğumda manasının ‘‘Pakize'ler diyarı’’ olduğuna kanaat getirmiştim, hálá da aynı kanaatteyim. Büyüklerimiz de pek seviyor olmalılar ki başka hiçbir ülke için ‘‘dost ve kardeş’’ dediklerini duymadım. Belki de ‘‘Darbeş’’ olduğumuzdandır.

Yalnız Müşerref Bey'e bir ayıp yaptık; adaşından bir konser dinletmedik. Bizimki ‘‘Pakistan'ım Pakistan'ım cennetim, benim eşsiz komşum’’ diye güzel gözlerini süzseydi daha da bir kaynaşmaz mıydık? Ah, Özal'ı nasıl aramam; el çırptırmadan şuradan şuraya bırakır mıydı geleni?

MUALLAKTAYIZ

Koalisyonun durumunu soracak olursan bir dargın bir barışık sürüyor. Hiçbir konuda anlaşamıyorlar, sonra ne oluyorsa oluyor sorun gündemden kalkıyor. Misal Af Yasası. Bir ara ipler kopma noktasına gelmişti. Sonra ne oldu?

Uzlaştılar mı?

Kim kimi razı etti?

Kimler dışarı çıkıyor, kimler içerde bomba imal etmeye devam edecek?

Çetelerimizin durumu ne olacak?

Vaziyeti içeriden adamları marifetiyle mi idare edecekler yoksa çıkıp bilfiil görev mi yapacaklar?

Bilmiyoruz. Muallakta kaldık.

KISA KISA

Bir iki kısa haberle mektubumu bitiriyorum babacığım.

Bu ay içerisinde iki değerli büyüğümüzün doğum gününü idrak ettik. Biri eski kuşaktan Demirel. 76 yaşına girdi. Kayınbiraderi onun şerefine parti tertipledi. Yemekler yendi, içkiler içildi, balonlar uçuruldu, havai fişekler atıldı. 52 yaşına giren Mesut Yılmaz'ın kayınbiraderi ise hayırsız çıktı. Teşkilat olmasaydı adamcağıza bir dilim pasta bile kısmet olmayacaktı.

Önümüzdeki hafta DYP'nin kongresi var. Meral Akşener hanımefendi bu sefer Köksal Toptan'dan yanaymış. Ne yapsın, o da bizim gibi her seçimde birini deniyor. Bilmiyor ki ‘‘Ha hoca Ali, ha Ali hoca.’’

Hoşçakal babacığım.

Mış muş köşesi

Koalisyon iç sorunları çözeceğine erteliyormuş.

Gelenekleri bozmamak, kendinden sonra geleceklere ‘‘Enkaz devraldık’’ deme fırsatı yaratmak içindir.

Demirel, ‘‘Müşerref'e tecrübelerimizi aktardım’’ demiş.

‘‘Pakistan'ın sayfiye yerlerinden birinde bir yazlık ev edinseniz iyi olur’’ demiştir.

Serdar Ortaç, ‘‘Türkiye'nin sesiyim’’ demiş.

Maalesef.

33 yıl önce yaşanan depremde evini kaybeden Vartolular hálá ev bekliyorlarmış.

Şu İstanbul depremi de olacaksa olsa da biz de bir an önce kuyruğa girsek.

TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun Almanya'ya yaptığı resmi gezi sırasında Polonyalı bir hayat kadınıyla birlikte olduğu söylenen Sebgatullah Seydaoğlu, ‘‘Vallah kadına bir şey yapmadım’’ demiş.

Ben de duydum, hakikaten yapmamış. Tam o esnada kadın dilini döndürüp de ‘‘Sebgatullahçığım’’ diyemediği için eylem yarım kalmış.

Yazarın Tüm Yazıları