Babama mektup

Sevgili Babacığım,
Mektubuma çok sevdiğin trenlerle ilgili bir iyi bir kötü haberle başlıyorum.

Kötüsü, trenler habire devriliyor. Hani raydan çıkmayanı yok gibi. Gideceği yere varabilen treni ilin valisi karşılayıp makinistin boynuna çiçekten kolye takacak neredeyse.

İyi haberse çok şükür bu sebepten başı derde giren yetkili yok. Görevinden istifa eden falan olmadı. Hep beraber trafik canavarının demiryollarına musallat olduğuna kanaat getirdik, oturuyoruz. Hükümet ilaveten ‘kem gözler’i icat etti.

YAZ UĞRADI

Bu yıl yaz temmuzun ortasında gelip ağustosun ortasında gitti. Gelemeyeceğini haber verip gitti desem daha doğru olacak. Buna da şükür, cepten arayıp söyleyebilirdi de.

Biz de kavrulmaya meraklı değiliz elbet ama insan gördüğünden geri kalmak da istemiyor. Ben esas turizmi düşünüyorum. Ne güzel Allah’ın güneşiyle idare ediyorduk durumu. Yanına en fazla şiş kebap kattıydık. Her yıl böyle olacaksa güneşin yerine bir şey koymak lazım. Çalışmak icap edecek yani. O da bize uymaz, ona yanıyorum.

BEDENLERİMİZ DEVLETLEŞİYOR

Zina suç oluyor. Yani hırsızlık, gasp, cinayet gibi... Evli olduğu halde başkasıyla sevişen hapse girecek.

Bilmiyorum, sırf sevişmeyi mi kapsıyor?.. Belki aynı mekánda bulunmak da zina sayılacaktır. Erkek kısmı karşı kaldırımdan giden kadının saçının ucunu görünce tahrik olduğuna göre işyerinde falan bir odanın içinde sesini kokusunu duyunca neler olmaz... ‘Ön zina’ sayılabilir bu gibi haller. Ne bileyim, zinanın safhaları olabilir... Ara zina, ana zina...

Şimdi böyle söyleyince herkesin zina etmesinden yanaymışız gibi algılıyor sevgili yasakseverler. Tabii ki öyle değil. Asla. Ama ‘Bu konuda devlet yasağı olmamalı’ diyoruz, hepsi bu.

Bir zamanlar pijama, don bile dikerdi devlet. Sümerbank’ı hatırlarsın... Sonra elini eteğini çekti neyse birçok yerden. Fakat bedenlerimiz devletleşiyor şimdi de.

CİPLE GEZEN UTANSIN

Öyle bir ülke olduk ki babacığım... Yani birilerine bakınca topraktan para fışkırdığını zannedebilirsin. Bilmiyorum, belki de petrol çıktı bir yerlerden de haberimiz yok. Arap şeyhi gibi adamlar türedi zira. Üzerlerinde beyaz entari yok gerçi ama dünyadaki otomobil üreticileri bunlara yeni model yetiştiremiyorlar.

Üretiyorlar, gönderiyorlar, bir ay sonra bakıyorsun ‘out’. En son Hummerları demode yaptık. Şu günlerde parayla sonradan içli dışlı olanların hepsi kamyonete biniyorlar. O ‘pikap’ dediklerimizden... Ama bildiğin gibi değil, çok şık. Değeri 200 milyar diyeyim, sen anla.

Fakat nereden icap etti, kamyonet ihtiyacı neden hasıl oldu bilmiyorum. Daha arkasına hiç olmazsa bir kesekáğıdı üzüm ya da ne bileyim bir ekmek koyup evine götürene rastlamadım. Etiler-Ulus arasında bomboş seyredip duruyorlar.

Neyse... Netice olarak hálá ciple gezenler utançtan yerin dibine girecekler yakında.

ÖNCE KABARIYOR SONRA İNİYOR

Her yıl olduğu gibi bu yıl da adli yıl göğsümüzü kabartan bir konuşmayla açıldı. Allah’tan bir yıl içerisinde çeşitli vesilelerle göğsümüz ine ine eski haline geliyor. Yoksa maazallah çatlar insan.

Açılışla ilgili en güzel sözü Oktay Ekşi ‘müsamere’ benzetmesi yapmak suretiyle söylemiş oldu. Hakikaten müsamere gibi. Sahnede en ağır hamasi şiiri okuyan çocuk bakarsın iki saat sonra komşunun çocuğundan dayak yemiş ağlıyor; bu da onun gibi.

Aslında daha gerçekçi konuşmalar yapmak lazım. Her yıl yaşananlardan ders alarak... Misal bu yıl yargı mensuplarına tadilat, tamirat, boya badana işleri için ödenek sağlamanın lüzumundan söz edilebilirdi.

Mektubuma son verirken ellerinden öperim babacığım. Yeniden yazabilmek umuduyla.

MIŞ-MUŞ

Eşiyle arasını düzelten Tamer Karadağlı ‘Güzel günler önümüzde’ demiş.

Vallahi gördüğümüz kadarıyla arkasındaki günler de pek fena değilmiş Karadağlı’nın...

Zihnin en yaratıcı olduğu yer yatakmış.

Belli... O ne çok pozisyon icadı öyle...

Televizyon gençlere cinselliği aşılıyormuş.

Allah’tan dengeleyici unsur olarak başbakanımız ve partisi var.

Çocuk sahibi olanın zekásı azalıyormuş.

Her yaptıklarına karşı çıkıyoruz ama dört çocuklu bazı büyüklerimizin mazereti var demek.
Yazarın Tüm Yazıları