Atatürk

23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim, 10 Kasım...

Ve neredeyse her gün bir vesileyle Atatürk’ü anmaktayız.

Ne yaparlar, nasıl kutlarlar bilmiyorum ama misal Ebeler Günü’nde ya da Emekliler Günü’nde iş dönüp dolaşıp Atatürk’ü anmaya geliyordur mutlaka.

Gerçi rastlamadım ama takvimde ‘SSK ve Bağ-Kur primlerinin son günü’ yazdığını görünce bir meydana koşup şiir okuyan bile vardır.

Kötü mü?

Asla!

Çok faydalı üstelik.

Atatürk’ü unutmak ya da yok saymak isteyenlere karşı gayet isabetli bir durum. Ben bunu göz doktorlarının, kendilerine gelecek hastaların tabii ki gözü bozuk olacağından, tabelalarını büyük tutmalarına, ilaveten ‘Göz doktoru’nu iri puntolarla yazmalarına benzetiyorum.

***

Gelelim Atatürk’ü seven, değerini anlamış, unutturmaya çalışsalar bile unutmayacak kesime ki konuya girişimin nedeni benim de dahil olduğum bu grup zaten.

Şimdi, acaba diyorum bu gruptakilerden Atatürk hakkında bildiklerini káğıda dökmeleri istense, kaç kişiden okuyana Atatürk’ü anlatabilecek öz bir yazı çıkar?

Tabii ki Atatürk’ü özel olarak merak etmiş kişilerden ya da tarihçilerden falan bahsetmiyorum; benim dediğim sade vatandaş. Sade vatandaş ama doğduğu günden itibaren Atatürk’le çevrelenmiş takdir edersiniz ki...

Tahminim, onca yüklemeye karşılık sonuç fos çıkacaktır.

Elleri kalem tutmadığından, ağızları laf yapmadığından değil. Çok çalışmaktan!

Sınava öyle hazırlanır, öyle çok çalışırsınız ki hepsini birbirine karıştırırsınız sonunda... Ambale olursunuz hani... Onun gibi bir şey.

Beyin de bir tuhaf organ.

Tamam, bir eleme yapsın kaydederken ama bunu yaparken lüzumluları atıp lüzumsuzları saklamasın!

Eminim yukarıda sözünü ettiğim Atatürk’ü káğıda dökme mevzuunda çoğu kişi, leblebi sevdiğini, iyi giyindiğini, Latife Hanım’la evlenip boşandığını, Selanik’te doğup İstanbul’da öldüğünü falan yazacaktır sadece. İlkeleri falan hak getire!

***

‘Netice olarak ne demek istiyorsun?’ diye soracaksınız.

Demek istiyorum ki, keşke bizi malzemeyle beraber karışım kabının içine koyup döndüreceklerine, hap haline getirdikten sonra verselerdi bünyemize Atatürk’ü. İşe yarayacak dozda...

O zaman ilkokul 1. sınıf okuma fişi misali ‘Atatürk yurdu kurtardı’ klişe cümlesinden daha ciddi, manalı cümleler kurabilirdi sokaktaki vatandaş da.

Ve belki Atatürk’ü daha az müdafaa mecburiyetinde kalırdık birtakım kişilere karşı.

MIŞ-MUŞ

Hülya Avşar ile Kaya Çilingiroğlu bayram tatilinde aynı odada kalmışlar.

Gün oldu devran döndü, Hülya ile Feraye yer değiştirdi.

***

Kadınların daha iyi sürücü olmalarının nedeni östrojen hormonuymuş.

Demek arabanın arkasından bakınca direksiyondaki kadının menopozda olup olmadığı anlaşılacak!
Yazarın Tüm Yazıları