Askerlik

SON zamanlarda gelen her iki e-postadan biri bedelli askerlikle ilgili olunca artık bu konuya yer vermek şart oldu.

Ne biliyorum buna dair diye şöyle bir düşünüyorum... Galiba siyasetçiler seçim öncesinde bir parmak bal veriyorlar bedelli askerliği bekleyenlerin ağzına, onlar da seçim günü balın tamamı için koştur koştur sandığa gidiyorlar. Fakat neticede siyasiler eşyanın tabiatına uygun olarak sözlerinde durmuyorlar; ha çıktı ha çıkacak diye habire askerliğini tecil ettirmiş olan, çoluk çocuğa karışmış, göbek yapmış, tohuma kaçmış koca koca adamlar tıpış tıpış gidip 15 ay askerlik yapıyorlar. Ha, bazen çıktığı da oluyor bedelli askerliğin... O zaman parayı veren düdüğü çalıyor.

Bildiğim bu.

Genel olarak askerlik konusunda düşündüğüm ise şu:

Askere isteyenler gitmeli. Daha doğrusu askerlik bir meslek olmalı. Galiba ‘profesyonel ordu’ oluyor bunun adı. Yani Allah kısmet etmesin ama adamların işi savaşmak olmalı.

Gelen e-postaları okuyunca bendenizin bu hususta bir ayrık otu olmadığım anlaşılıyor. Herkes aynı fikirde. Kimse 15 ay hayatı durdurmak istemiyor. Çoluğun çocuğun, ailenin geçimi var işin ucunda. Güç bela bulunan ya da oturtulan işin kaybedilmesi var. Ve sırf bu sebeplerden kendisine yurtdışında hayat kurmuş ve kuracak olanlar var.

Bu meselenin önemi kafasına dank etmiş biri olarak bana gelen e-postalardan birini yayımlamak istiyorum.

‘Merhabalar, iki yıldır seçim sözlerine inanarak bedelli askerliğin çıkmasını bekledim. Bu esnada ben ve iki arkadaşımın beraber oluşturduğu yazılım serisi sayesinde çalıştığım şirket (son 6-7 ayda) yurtiçinden 180 bin dolar, yurtdışından da yaklaşık 450 bin dolar gelir elde etti. İş işi getirir bilirsiniz, bu sayı çalışmaya devam etmemiz durumunda artacaktı. İkramiyeler hariç yaklaşık 3000 YTL maaşım var şu anda, zam vaktim de yaklaşıyor. Yüksekokul mezunuyum, 7 yıldır profesyonel olarak yazılım sektöründeyim. Binbir takla ile uzattığım tecil süremin sonuna yaklaştığım için 15 ay askerlik yapmak yerine çok sevdiğim şehrimi terk etmeye, ailemi geride bırakmaya mecburum artık. Bu zamana kadar gelen teklifleri destek olmak zorunda olduğum ailemden ve sevdiklerimden uzak olmamak için değerlendirmedim. Ancak 15 ay boyunca sektörden uzak kalamayacağım ve askerden de aileme maddi destekte bulunamayacağım için artık başka çarem kalmadı gözüküyor. Ekibimdeki diğer iki arkadaşın durumu da benden çok farklı değil, benden bir sene geriden geliyorlar sadece. Büyük ihtimalle yurtdışına gidip yerleştikten sonra onları da yanıma alacağım. Şu andaki işverenim durumdan dolayı haliyle üzgün, bedelli çıkması durumunda bunu karşılamaya hazır olduğunu yineledi ama onun da yapabileceği bir şey yok. Yerimize eleman arayışı içerisinde, ancak bu işi öğrenip yapabilecek eleman bulup yetiştirmesi zor gözüküyor. Bu yanıyla yazılım, mesela inşaat sektöründen farklı. Yeni işime kabul oldum bu arada, önümüzdeki iki ay sonunda evrak işlerim tamamlanmış, ben de taşınmış olacağım. Bundan böyle Kanada’ya gelir sağlayacağım, aileme oradaki kazancımla destek olacağım. Bu durumda olan başka Türkler var gittiğim yerde, çoğu da aynı sebepten taşınmış, bir kısmı evlenmiş ve geri döneceklerini pek de zannetmiyorum. Durumum münferit değil kısacası. Her nedense yurtdışındaki ‘başarılı Türkler’den duyulan bir ‘milli gurur’ olayımız var. Bence bu gurur duyulması değil, oturup nedenleri ciddi olarak düşünülmesi gereken bir konu (işsizlik, gelir dengesizliği, askerlik). Yorumları size bırakıyorum. Saygılarımla.’


MIŞ-MUŞ

İnternet aşkları daha uzun sürüyormuş.

E, çok aşaması var tabii; yalanların ortaya çıkması, hayal kırıklığının atlatılması vs.

Sevgililer Günü’nde Filipinler’de 5300 çift öpüşme rekoru kırmış.

Bizde ‘kırmızı kalp’ sayısında rekor kırıldı; kasapların vitrininde bile vardı.

İngiltere Başbakanı Blair, ‘Yaşlandım, akıllandım’ demiş.

İngiltere’de böyle oluyor demek... Yoksa biz ne yaşlananlar gördük.
Yazarın Tüm Yazıları