Hep diyorum ki... Şu ‘büyük aşk’ları bir kenara not edeyim. Fakat ihmal ediyorum.
Amacım takip etmek. Bir nevi bilimsel araştırma. Hani sonu nereye varıyor, nihayetinde birbirleri için neler söylüyorlar, bitişi de muhteşem oluyor mu, falan filan.
Ama bu sefer işte şuraya not ediyorum:
Aşkın tarafları: Nez-Davut Güloğlu
Aşkın büyüklüğü: Çok büyük, nah bu kadar!
Aşkın şiddeti: Her biri saatte 200 km. hızla gitmekte olan iki kamyonun çarpışması kadar.
Aşkın dili: ‘Sonunda adam gibi bir adamla beraberim.’
‘Yıllarca aşka inanmıyordum ama demek ki varmış.’
‘Şu an kamyon çarpmış gibiyim.’
‘24 saat onunla beraberim ama zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyorum.’
‘Büyük bir aşk yaşıyoruz.’
‘Şu an mutluluğun doruğundayız.’
‘Şu an yaşadığım güzelliğin tarifini yapamam.’
‘Eşi benzeri görülmemiş bir düğün yapacağız. Öyle ki bu yeryüzünün düğünü olacak.’
Bilmemkaçıncı Noter Pakize Suda!
‘10.2.2005 tarihinde büromda oturmaktayken, saat 14.32’de kapı açıldı...’
Galiba böyle başlanıyordu. Fakat kimse kalkıp bana gelmedi tabii ki. Ben gönüllü noterim. Aynı zamanda işkilli. ‘Büyük aşk’lardan işkilleniyorum. Nez’le ya da Davut Güloğlu’yla bir alıp veremediğim falan yok. Bakmayın, sadece kabak onların başına patladı. Bu aralar ‘en büyük’ onlarınki olduğundan...
Aslında noter değilim ben. Avukatım. Hakikaten büromda oturmaktayken kapı açıldı, biri girdi içeri...
‘Müvekkiliniz olabilir miyim?’ diye sordu.
Kullanılmaktan şikáyetçiymiş. Çoluğun çocuğun, bilenin bilmeyenin, anlayanın anlamayanın dilinin persengi olmaktan... Fakat ne yüzle savunayım... Ben de başka türlü kullanıyorum kendisini. Kalemime doladım.
Yok, aslında doktorum ben. Kapıma gelen de ötanazi isteyen bir hasta. ‘Yerlerde sürünüyorum, ölsem daha iyi.’
Ben de diyorum ki ‘Size iyi bir haberim var, zaten çoktan öldünüz, ortada gezen suretinizdir.’
Et el değiştirdi
Taş devrinden bu yana insanoğlunun değişmediğini öğrenmiş bulunuyoruz. O zamandan bu zamana yaşanan onca hengáme, keşifler, icatlar, şu bu... Fasa fiso. İnsan denen yaratık özünde o zaman neyse şimdi de o.
Zaten günlük hayatta çeşitli vesilelerle bunun böyle olduğunu idrak etmişliğimiz vardı da yetkili ağızdan da duyduk sonunda.
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Ertuğrul Eşel suskunluğundan şikáyet ettiğimiz erkeklerin bu özelliğinin eski çağlardan geldiğini belirtmiş. ‘Eski çağlarda erkeklerin eve et getirmesi yeterliydi. Kendisinden konuşması beklenmiyordu. Binlerce yıl bu tarzda yaşadıktan sonra erkeklerin değişmesi bekleniyor’ diyor Eşel.
Yani ‘erkeklerle iletişim kuracağım diye boşuna uğraşmayın’ demeye getiriyor. İleriki yüzyıllarda durumlarında bir değişiklik olur mu olmaz mı bunu belirtmemiş Eşel.
Fakat ben umutluyum.
‘Neden?’ derseniz, ‘Eve et getiren kaç erkek kaldı?’ diye sorarım size. Yaşadığınız kasabadaki erkekleri düşünmeyeceksiniz hemen... Bilimsel tespitler tüm insanlık alemini kapsıyor, ona göre verin cevabınızı!
Ya da ben sizin yerinize vereyim de mevzu yürüsün. Et, el değiştirdi arkadaşlar!
Eski çağlarda evde et beklerken bir yandan da habire konuştuğu söylenen kadın, konuşmasına ara vermedi gerçi ama beklemekten vazgeçti, eti kendi temin etme yoluna gitti.
Bakın şimdi kendiliğinden ne çıktı ortaya... Yani benim kayırmam falan değil. İnsanoğlu her ne kadar değişmediyse de kadın kısmı hiç olmazsa et hususunda aşama kaydetmiş. ‘Bekleme’den ‘Getirme’ye geçmiş. Erkeğin elinden almış üstelik bunu. Erkek kısmı yegáne meziyetini kaybetmiş böylece.
Ama işte bu bir yandan da erkekler açısından iyiye işaret. ‘Umutluyum’ demem bundan. Demek değişmeye meyilleri var. Belki biraz zamana ihtiyaç duyuyorlar. Birkaç yüzyıl kadar. Bir bakmışsınız ki, yani torununuzun torununun torununun torununun torunu bakmış ki erkekler bülbül olmuş!
MIŞ-MUŞ
AKP’den istifa eden Afyon milletvekili Reyhan Balandı ‘AKP’de kadın sadece dekor’ demiş.
CHP’de de aynı merak etmeyin! Türkiye’de kadının adamdan sayıldığı parti henüz kurulmadı.
İstanbul Valisi Muammer Güler kar için ‘Bu sefer iyiydik’ demiş.
Olağan duruma şükrettiğimizi kimsecikler duymasın!
Geç doğum ömür uzatıyormuş.
‘Doğum izni’ öteki tarafta da var demek.
Turizm 2005’e hızlı başlamış. Biz onun hızını kesecek bir şeyler yaparız evvel Allah!