Anılarımı yazamıyorum

ANILARI kitap haline getirmek çok moda biliyorsunuz. Aslında her zaman revaçta olmuştur. Hep çok satmıştır bu tür kitaplar.

Fakat tabii sıradan birinin kalkıp da ‘Ben çocukken komşumuz Müzeyyen Teyze bize sabah kahvesine gelirdi, annemle öteki komşuları çekiştirirlerdi’ demesi şeklinde değil. Gerçi ‘gözetleme’ye bu kadar meraklı olduğumuz ortaya çıktıktan sonra bu da olabilir ama esasen ünlüsü bol olacak anı kitaplarının. Adı geçen on kişiden dokuzu tanıdık bildik kişiler olacak ki okur Pazar Keyfi misali sahiplensin kitabı.

Ama üzerinden 50 yıl geçmiş olayların ne cazibesi olur, o da başka. Ünlülerin ünü, hatta kendisi bile yok olmuşken... Dedikodu, ay pardon anı dediğin taze olacak.

Aslında yılların geçmesini beklememek lazım. Yani anıları saçmak için. Erkenden yazacaksınız. Mesela Deniz Akkaya yazsa şimdi... Hakikaten Karadağlı’yla yataklı tren kaçamağı yaptılar mı; Akmerkez’de Okan Bayülgen’le yaşadığı tokat olayı nasıl gelişti... Yok satar vallahi. Ama işte illa 80 yaşına gelince anlatacak. O zamanın gençleri -ki bu hesapla 25 yıl sonra doğacaklar- Akmerkez’i bile bilmiyor olabilirler oysa.

* * *

Bir de geçtiği dönemden politik, sosyolojik, ekonomik kesitler de sunan anı kitapları var ki bunlardan bir tane de ben yazmak istiyorum. Fakat olmuyor maalesef. Hiç not almamışım zira. Hafıza deseniz sıfır.

Mesela, ‘Bu nereye gidiyor?’ diye taksiyle arabasını takip ederken, Unkapanı Köprüsü’nün üzerinde yanlışlıkla önüne geçtiğim sevgilimin ‘A, bu ne arıyor buralarda?’ diye beni takip etmesiyle neticelenen anımı anlatırken, araya o zamanlar kiralar ne mertebedeydi, ekmek kaç paraydı, başbakan kimdi, bunları serpiştirmek istemez miyim... Ama olmuyor işte.

Hadi bunlardan vazgeçtim, bari yaz mıydı, kış mıydı onu hatırlasam... ‘Soğuk bir kış günüydü’ ya da ‘İstanbul boğucu sıcakların pençesindeydi’ dememe bile izin vermiyor hafızam. Atmak da istemiyorum. Anı bu. Hava durumu bile gerçek olmalı.

* * *

Ben de bu durumda bu işi ertelemekte buldum çareyi. 25-30 yıl sonra yazacağım anılarımı. Not tutmaya başladım onun için.

2004 sonları...

Amerika yeni bir gezegen peşinde... Üzerinde tek canlı kalmayınca Irak topraklarını bir uzay mekiğine yükleyip uzaya götürecek.

Kan tahliliyle bozdum. Habire kan değerlerimi değerlendiriyorum.

Annemin deyimiyle ‘gök delindi’.

Recep Tayyip Erdoğan başbakan. Dışarıda çok tutuluyor.

Türkiye, Ukraynalı kızlardan sonra Ukraynalı 11 erkekle de tanıştı.

Haftada beş gün anam ağlıyor.

Şişli Belediye Başkanı Sarıgül’ün bulunmadığı tek yer Şişli.

CHP muhalefette. Fakat muhalefetin de muhalefeti var. Hatta onun da muhalefeti var.

Doygun çavdar ekmeğinin fiyatı 2 milyon 250 bin TL.

30 yıl sonra hepsini değerlendireceğim inşallah bunların.


MIŞ-MUŞ

Rusların sır silahının adı ‘Büyük İskender’miş.

Peki ‘İskender’in esasının ‘Skender’ olduğunu bilir misiniz?

Bu bakımdan, çok uygun olmuş.

Hülya Avşar, GORA’yı topa tutmuş.

GORA’yı top yıkamaz, ışına tutacaktı.
Yazarın Tüm Yazıları