Ama...

AMA.

Ne önemli sözcük şu ‘‘ama’’.

Neyse, uzatmadan hemen konuya gireyim.

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül bir proje hazırlamış. Bu projeye göre Ali Sami Yen Stadı o sıkış tepiş Mecidiyeköy'den alınıp Seyrantepe'ye taşınacak, stadın eski yeri ise kongre sarayı, otopark, yeşil alan olarak düzenlenecek.

‘‘....ama devlete ait olan Seyrantepe'deki arazinin hükümet tarafından Şişli Belediyesi'ne verilmesi, ardından Galatasaray Kulübü Genel Kurulu'nun bu projeyi onaylaması zor.’’

‘‘....ama stadın yerine yapılacak projenin Büyükşehir Belediyesi'nden geçmesi çok uzun zaman ve zor.’’

‘‘....ama Sarıgül 18 ay boyunca çalıştığını söylediği proje hakkında Galatasaray yönetiminden hiç bilgi istemedi, bilgi de vermedi.’’

‘‘....ama bu proje hayal.’’

‘‘....ama bu projenin fikir babası Tayyip Erdoğan.’’

‘‘....ama Mustafa Sarıgül projeyi gitti Star televizyonunda açıkladı.’’

Ve dile getirilmeyen daha ne gizli ‘‘ama’’ var kim bilir...

Ne koltuk hesapları, ne menfaat çatışmaları...

Tabii ki işin inceliklerine aklım ermez. Ben vatandaş olarak maç günleri Mecidiyeköy'den geçemediğimi, arabanın içerisinde saçımı başımı yolduğumu bilirim ancak. Ve kim akıl etmiş olursa olsun, kim gerçekleştirecekse gerçekleştirsin, bu projeyi desteklerim.

Böyle bir proje hemen reddedilmez, eksiği gediği varsa konuşulur, tartışılır, üzerinde çalışılır.

Ama... ‘‘Ama’’sı var işte, olmuyor.

Memlekette yolunda gitmeyen ne varsa bu ‘‘ama’’lara bağlıyorum ben... ‘‘Ama’’ları azaltırsak yırtacakmışız gibi geliyor.

***

SAVUNMA

Hakkı Devrim,
dizi oyuncusu, sunucu Vatan Şaşmaz ve ‘‘cansız manken’’ lakaplı Vahe Kılıçarslan'la ilgili gayet önemli ve de aydınlatıcı tespitlerde bulunduğu 30 Aralık günü bana da yer vermiş Radikal'deki köşesinin bir başka bölümünde...

Bir yazımda ‘‘Ahlak sükût etti’’ demişim. İsmini vermediği iki okuru -ki durumdan anlaşıldığına göre benim de okurum- ‘‘Doğrusu 'sukut etti' değil midir?’’ diye sormuş.

Evet, bence de doğrusu ‘‘sukut etti’’dir. Zaten yazımın orijinalinde de öyleydi. Fakat düzeltmen arkadaşlarımın ‘‘sukut’’u ‘‘sükût’’ olarak düzelttiklerini ben de şaşırarak gördüm gazetede.

Ama Türkçe'yi tüm kurallarıyla, en doğru biçimde bildiği için o göreve getirildiğine inandığım insanlara, hele bu işlere sonradan bulaşmış biri olarak ‘‘Benimki doğruydu’’ deme cüretinde bulunamadım.

Sayın Hakkı Devrim,

Hıncal Uluç, Mehmet Barlas
ve Emre Aköz arasında neredeyse bir hafta süren tartışmayı takip etmişsinizdir herhalde. Tam da birbirlerine ders vermeye çalışırken düzeltmenlerin azizliğine uğrayıp karşı tarafı kıs kıs güldürecek duruma düştüklerini de görmüşsünüzdür.

‘‘Düzeltmen, yazarı rezil de eder vezir de’’ desek pek abartmış olmayacağız galiba. Öyle ya, sayelerinde hatasız günler geçirdiğimiz de çok oldu.

Diyeceğim şu:

Bu sefer hiç mi hiç hak etmemiştim ‘‘Dil Yáresi’’ne düşmeyi ama nereden bileceksiniz tabii...

Aslında şu anda ‘‘Örtmenim ben yapmadım, o yaptı’’ diyen ilkokul öğrencisi gibiyim, biliyorum ama insan ister istemez savunuyor işte kendini, ne yapacaksınız.


MIŞ-MUŞ


Asgari ücret 303 milyon olmuş.

2004 de cimri çıktı.

*



Erkekler için cuma günü alındığında etkisi tüm hafta sonu süren ereksiyon hapı çıkıyormuş.

Tabii bu cuma hadisesi bekárlar için; evli erkekler pazartesi alacaklar hapı.
Yazarın Tüm Yazıları