40'ı geçmeyin!

İNSAN neden yaşını saklar?

‘‘Ne lüzumu var’’ anlamında sormuyorum bu soruyu. Cevabını vereceğim de giriş yapıyorum.

Zira yaşlılık maalesef bir suç, bir ayıp gibi değerlendiriliyor da ondan. Öyle bir yere konuyor ki yaşlılar... Oraya ne kadar geç ulaşılırsa kárdır.

‘‘Yaşlı’’ derken 40'ından gün almışlardan bahsediyorum, 80'ine gelmişlerden değil, haberiniz olsun.

Yine Hülya Avşar'a hürmetlerini gönderir gibi yapıp 40'ında olduğunu hatırlatıyor da biri... Oradan aklıma geldi zaten kafamı kurcalayan bu konu.

İnsanlar birbirine hakaret etmek istediklerinde ‘‘anam/babam yaşında’’ diyorlar.

‘‘Ben yaşımla gurur duyuyorum, üstelik gençliğim tek silahım olmadı hiçbir zaman’’ falan deyin istediğiniz kadar... Laga luga. Yani istediğiniz kadar kendinizden emin, başınız dik dolaşın durun, onlar sizi öyle bir harcarlar ki gıyabınızda...

Görüntünüzle iş yapmanız da şart değil. Üniversitede hoca olun isterseniz... Gazeteci olun, mühendis olun... Hiç fark etmez. Allamei cihan da olabilirsiniz. 40'ı geçmişseniz ‘‘ayıp’’ınız var demektir.

Hadi işi gücü bırakalım bir tarafa... Orada burada, sohbetlerde eş dost durur durur yaşınızı sorar. Hınzırca... Sonradan dedikodunuzu yapmak üzere...

‘‘Biliyor musun 45 yaşındaymış!’’

‘‘Aaa! Ne ayıp!’’
demez karşıdaki ama demeye getirir.

Hepimiz yaptık zamanında... 40'ına gelmiş adama ölmüş de reanimasyon servisinde yaşatılmaya çalışılıyor diye bakardım ben de.

Yani 40'ı geçtiyseniz işiniz bitiktir bu memlekette. Onun için geçmemeye çalışın. Baktınız artık imkánsız hale geldi, yavaş yavaş ilerleyin. Üç yılda bir yıl mesela... Düşmanlarınız çatlasın!

Ayol, sorarım size... Ataları bile ‘‘40'ından sonra azanı teneşir paklar’’ diyen bir toplumun, 40'ını geçmiş fakat gönlü kıpır kıpır evladı, 38'de takılıp kalmaz da ne yapar?

GİDENLERİN ARDINDAN...

Cem Karaca'
nın ardından bir şeyler yazayım dedim ama baktım o hak ettiği ilgiyi gördü nasıl olsa... Bir de Sevin Okyay'ın salı günkü Radikal'de ‘‘Deli Dolu İstanbullu’’sunu okuyunca... O güzel yazının üzerine daha ne yazılır...

Cem Karaca'dan önce Nezahat Bayram öldü. Ailesi ölüm ilanı vermeseydi haberimiz olmayacaktı. Ne yazık! Oysa Türk Halk Müziği'nin önemli isimlerinden biriydi.

Yine Türk Halk Müziği sanatçılarından Atilla İçli'yi de kaybetmişiz bu arada. Ben de birilerinden duydum. Yoksa gazetelerde haberini okumuş değilim. TRT'de ‘‘Köyümüz Köylümüz’’ adında bir de programı vardı, hatırlarsınız...

Geçtiğimiz aralık ayında değerli besteci Selahattin Altınbaş da öldü. Onu da birilerinden duydum. Türk müziğini sevenler kendisini iyi tanırlar. Hiç ilgili olmayanlara bile ‘‘Ömrümüzün son demi, sonbaharıdır artık’’ ya da ‘‘Söyleme bilmesinler bu aşkın bittiğini’’ desem... Hiç olmazsa bir defa bir yerlerde duyup mırıldanarak eşlik etmişliğiniz vardır bu şarkılara...

Hepsini saygıyla anıyorum.


MIŞ-MUŞ

Mühendisler Konya'da çöken binadan çöküşün nedenini öğrenmek için numune topluyorlarmış.

Mucize arıyorlar... Temiz beton, bol demir çıkar belki.

Çok zayıflayanın beyni de zayıflıyormuş.

Mankenlerin mazereti var demek ki, üstlerine gitmeyelim.
Yazarın Tüm Yazıları