10 Kasım 2008
ANKARASPOR, zirveye doğru yürüyen her Anadolu takımının yaşayacağı zorluğu yaşadı dün. Rakip Eskişehirspor, deplasmanda 3 büyüklerden birine arşı oynuyor gibi öncelikle bir puanı hedeflemişti. 6 eksikle sahaya çıktıklarından ve Youla gibi bir silahtan yoksun olduklarından, çok fazla da şansları yoktu açıkçası. Hadlerini bilerek, oyun alanın her karesini daraltarak ve tempoyu sürekli ağırlaştırarak oynadılar. Orta alanda kazandıkları toplarda hücuma çıkarken bile hep az adam kullanmayı tercih ettiler. Her şeyi planlamışlardı ama hakemin düdüğünü çalmadan maçın bitmeyeceğini ve Konate’nin girdiği her maçın sonucunu değiştirdiğini unutmuşlardı. Bunun faturasını uzatma anlarında yedikleri 2 golle ödediler.
Tuzağa düştüler
Aykut Kocaman, Hürriyet’in yokluğunda Adem’i orta alana çekmiş, Ediz’i yanında oturtup savunmaya Batak’ı yerleştirmişti. İki oyuncu arkadaşlarını aratmıyor ama Neca’nın yerine forma giyen Bilal, Portekizlinin sağladığı katkıyı veremiyordu. Belki ondan çok daha fazla topla buluşuyor ama bitirici notaların çok uzağında kalıyordu.
Böyle maçlarda sıkışan oyunu açmak için tempoyu yükseltmek ve kanatları iyi kullanmak önemli. Ankaraspor, oyunun çok büyük bölümünde hep rakibinin temposuna ayak uydurunca, tuzağa düştü. Böyle olunca da geçmiş maçlardaki etkinliğini gösteremedi. Mehmet Çakır’ın sağ kanatta zaman zaman parlayan çıkışlarına soldan destek gelmedi. Oysa Eskişehirspor savunmasının ortasında oynayan Tayfun ve Vucko, ağır görüntüleri ile sadece hava toplarında görünüyor, süratli gelişebilecek ataklarda her an hata yapacak gibi duruyordu. Kocaman, son 25 dakikaya girerken Murat Tosun ve Konate değişikliği ile oyuna hareket getirdi ve bunun sonucunu 3 puan olarak gördü. Konate, üstlendiği cankurtaran rolünü yine başarıyla oynadı.
Yenikent’te, ilk kez böylesi bir kalabalık tribüne gelmiş, zirveye ortak Ankarapor’un neler yapabileceğini yakından görmek istemişti. Hayal kırıklığına uğramak üzereydiler ki büyük bir coşkuya tanıklık ettiler.
Yukarıya çıkmak zor, orada tutunmak çok daha zor. Ankaraspor, bu gerçeği dün bir kez daha yaşadı. Şimdi ders çıkama zamanı.
Yazının Devamını Oku 27 Ekim 2008
19 Mayıs Stadı’nda bir başka maç vardı dün. İlk yarısını gerilim, korku ve tedirginlik içinde geçiren, ikinci yarısında ise beraberlik için bastırdıkça bastıran ama sonuca ulaşamayan Ankaragücü izledik. Başkent ekibinin mutlak galip gelmesi için aklını, yüreğini ve mantığını kullanması, herkesin soğukkanlılığını maç boyu koruması gerekiyordu. Barut fıçısına dönen tribünlerin yönetime karşı dinmeyen öfkesi, özellikle ikinci golden sonra takımı oyundan düşürdü. Bu şartlarda kazanması zordu Ankaragücü’nün.
Oysa çalkantılı günler geçiren ekibe alacağı bir galibiyet, derin bir nefes olacak, yükselen tansiyon biraz olsun düşecekti. Bu beklenti içinde başlayan maç daha ilk dakika dolarken bitti aslında. Savunma hatası sonucu ağlara giden top, tüm tribünlere soğuk duş etkisi yaptı. Zaten gergin olan futbolcuları bu kez telaş kapladı. Teknik ve tetkikten daha çok, hırs, azim ve mücadele gerekiyordu geriye kalan bölümde. Doğrusu Ankaragücü iyi oynamıyor ama iyi mücadele etmeye çalışıyordu. Ancak yetenek kısıtlı olunca fazlası da gelmiyordu.
Mehmet Yılmaz’ın 36. dakikada yan direkten dönen topu maçın kırılma anı, Ankaragücü’nü oyuna ortak edecek önemli bir şanstı. 1-2 dakika sonrasında Tolga ile Serkan’ın inanılmaz hatası sonucu gelen ikinci gol, tam bir acemilik göstergesiydi.
Ünal Karaman elbette ateşten gömlek giydiğinin farkında ve kabul etmek gerek işi zor. Bu günleri birlik-beraberlik içinde aşacağız mesajının, maç içinde tribünlerin yönetime ve futbolculara verdiği tepki ile kısa sürede aşamayacağını anlamıştır. Ancak anlaşılmayanı, geride kalan hafta takım içinde sorun çıkardığı için kadro dışı bırakılan Tolga’yı böylesine önemli maçta 11’de sahaya sürmesiydi. Bu karar teknik mi yoksa idari miydi ? Orası tartışılır.
Ankaragücü’nün ikinci yarıda oyunu rakip alana yıkmasına, en azından beraberliği kurtarmak için verdiği çabaya elbette saygı duyulmalı. Ama, gol ararken rakibin kaçırdıklarını da göz ardı etmemek gerekiyor. Dünkü sonuç gösterdi ki Ankaragücü’nde kaos sürüyor ve bitecek gibi de değil.
Yazının Devamını Oku 26 Ekim 2008
ANKARASPOR’u kutlamak gerek.. Sessiz, sedasız, gösterişsiz ama inançla ve sabırla zirveye doğru yürüyor. Ligin ilk iki maçını kaybettikten sonra toparlanmak, 6 maçın beşini kazanmak, Sivas ve Kayseri gibi bu ligin güçlü ekiplerini devirmek çok kolay olmasa gerek. Bu yükselişte en büyük pay elbette teknik direktör Aykut Kocaman’ın. Ondaki değişimin takıma olumlu yansıdığı ortada. Geride kalan sezon kadroda çok rotasyona gidiyor, çoğu maçta takım farklı tertiplerle sahaya çıkıyordu. Bu sezon, sakatlıklar ve cezalar dışında, mavi beyazlıların 11’i hemen hemen belli. Tribündeki taraftar bile sahaya çıkacak kadroyu sayabiliyor. Bu bir takım için önemli gelişme. Böyle olduğu için de takım ruhu, dayanışma ön planda. Yedek kalan küsmüyor. Hepsinden önemlisi de takımı ileriye taşıyacak oyuncu sayısı fazla. Orta alanda topu gevelemek yerine, direk kaleye giden delici ataklar, rakiplerin başını döndürüyor. Özellikle Mehmet Çakır’ın büyüleyici performansı göz kamaştırıyor. Genç oyuncu, dün iki gol atıp, bir de asist yaparak maça damgasını vurdu.
Bakmayın maçın 4-0 bittiğine. Ankaraspor’lu oyuncular biraz daha dikkatli davransa, final paslarında aceleci olmasa, tarihi fark gelirdi. Bu ligde şehir takımları yer alsın, ayrı bir heyecan katsın istiyoruz. Ama Kocaelispor’u gördükten sonra umudumuz kırılıyor. Kadroya bakıyorsunuz birçok oyuncu geçmişin yıldızı statüsünde. Büyük takımların formalarını giymiş, Türk futbolunda belli bir yeri olan isimler. Tolga, Serdar, Kemal, Serhat, Bülent Bölükbaşı, Musa, Volkan ve Murat Hacıoğlu belki ayrı takımlarda tek başlarına iyi işler yapabilir ama hepsini bir araya toplarsanız, skandal sonuç kaçınılmaz olur. Takımı yaşça büyütürseniz, oyunun ikinci bölümünü çıkaramazsınız.
Bu galibiyet, Ankaraspor’u biraz daha yukarı taşıdı, zirveye yaklaştırdı. Geçmişte, Ankaragücü ve Gençlerbirliği’nin gölgesinde kalan mavi beyazlılar, bu sezonun flaş takımı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Kocaman ve talebeleri, keyif vermeye devam ediyor.
Yazının Devamını Oku 5 Ekim 2008
DERBİ öncesinde her iki tarafta da, korku dağları bekliyor. İki takım açısından da şartlar gereği, kazanmaktan çok kaybetmemek daha önemli. Geride kalan maçlarda ortaya konan futbol ve alınan sonuçlar, ister istemez teknik adamları, derbiye tedirgin çıkaracak. Hem Hakan Kutlu hem de Mesut Bakkal, ’kontrollü oyuna’ dört elle sarılacak. Puan cetvelinde Ankaragücü 11, Gençlerbirliği 12’inci sırada. Topladıkları puan sadece 5. Galibiyet, beraberlik ve mağlubiyet sayıları aynı. Tek fark, attıkları ve yedikleri gol sayısı. Sarı-lacivertliler, bu alanda rakibine oranla biraz daha iyi durumda. Ancak bu, onları maçın favorisi yapmaya yetmiyor. Ankaragücü’nü, bu maç öncesinde bir adım öne çıkaran, üst üste iki maçı kazanmış olmasının verdiği moral ve arkasındaki müthiş taraftar desteği.
Hem Mesut Bakkal hem de Hakan Kutlu, Ersun Yanal Ekolü’nü benimseyen teknik adamlar. Oyun felsefeleri; agresif futbol, ön alanda baskı ve rakibi sindirme üzerine kurulu. Bu anlayış, orta alanda müthiş bir kapışmanın yaşanacağını gösteriyor. Kerem, Yasir ve Koray’ın olmayışı, bu kapışmada ibreyi Ankaragücü’ne çevirecek. Cem Can ve Barbaros, doğal olarak daha çok top kazanacak. Ancak önemli olan, kazanılan bu topların, Murat Erdoğan, Murat Duruer ve Gökhan Emreciksin tarafından iyi kullanılması, gollük paslara dönüşmesi. Kaptan Murat, son dönemde hırsıyla dikkat çekiyor. Genç Murat da ise belirgin bir düşüş söz konusu. Ankaragücü’nün bu maçtaki kilit ismi Gökhan olacak. Sağ kanatta diri kalır ve çalımlarıyla kendini yormak yerine, boş alanlara iyi koşular atarsa, rakip savunmanın dengesini bozar. Engin Baytar’ın, defansa daha az yardıma gelmesi, Ergün’e karşı onu avantajlı kılar. Ceza alanına sıkça sokulursa, sonucu değiştirir.
Kutlu’nun, savunması, El Yasa, Burak, Moine ve İlkem’den kurulu. Fizik olarak güçlü, hava toplarında etkili ama hızlı hücumlar karşısında aksayan bir savunma. En çok zorlanacakları isim Burhan olacak. Özellikle sol kanatta İlkem’e yardım şart. İglesias’ın olmayışı, önemli bir kayıp. Sakatlıktan yeni kurtulan Jaba’nın performansı da merak konusu. Forvette yük tek başına Mehmet Yılmaz’ın omuzlarına kalacak. El Saka ve Traore ikilisi arasında işi, hiç de kolay değil. Onu rahatlatmak için, orta alandan sürpriz çıkış yapacak isimlere ihtiyaç var. Bunu soldan Murat Erdoğan, sağdan da Gökhan yapabilir.
Başta da belirttiğim gibi ’beraberliğin’ ağır bastığı bir maç izleyeceğiz. Ama şu da unutulmasın, derbiler her zaman sürpriz bir ismi ön plana çıkarabilir. Geçmiş dönemde Gençlerbirliği’nden Ayman’ın iki gol attığı maç hala hafızalarda.
Yazının Devamını Oku