1 Mart 2009
ANKARASPOR belli ki lig defterini kapatıp, rafa kaldırmış. Kafalardaki tek düşünce Türkiye Kupası. En azından sahadaki görüntü böyle. Ankaragücü ile birleşme tartışmaları, seçim süreci derken ikinci planda kalan takımın ruh hali her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor. Dün Gençlerbirliği karşısında, uyur gezer gibiydiler. Sahada ne yapmak istediklerini doğrusu kimse anlayamadı. Teknik direktör Aykut Kocaman, kulüp içinde küçük çaplı isyanın kahramanları Özer ve Mehmet Çakır’ı da yanında oturttuğundan, futbol kaliteleri vasata bile yaklaşmadı. 90 dakikayı, rakip kalede bir tek bir pozisyon bile yakalayamadan tamamladılar. Gençlerbirliği’nin kalecisi İsailovic, koca maçı yere yatmadan bitirdi. Yenikent’in meşhur ayazında fazlasıyla üşüdü.
Ankaraspor böyleydi de Gençlerbirliği çok mu iyiydi. 3 puana fazlasıyla ihtiyacı olan kırmızı siyahlılar, topa daha fazla sahip görünse de oyuna ağırlığını bir türlü koyamadı. Karşısında böylesine kötü bir Ankaraspor olmasına rağmen sonuca gidecek çareler üretemedi. Maç boyunca sadece bir kez gole çok yaklaştılar onu da sahanın en kötü isimlerinden biri olan Burhan, inanılmaz bir şekilde dışarı attı. Burhan, aldığı tüm topları olumsuz kullanırken, Samet Aybaba’nın kendisine 90 dakika tahammül etmesi şaşırtıcıydı. Dün stada gelenler, derbi maçın heyecanını duymayı, güzel futbol izlemeyi beklerken, tam bir hayal kırıklığı yaşadı. Orta sahadaki amansız kargaşa, sürekli kaybedilen toplar, saçma sapan ileri savrulan paslar nedeniyle temposu düşük kalan mücadele, herkesin keyfini kaçırdı. Tribünler, maçın biran önce bitmesi için adeta el açacak hale geldi. Dünkü berbat futbol elbette Ankaraspor’un kupa karşılaşması için ölçü değil. Takım o maçta mutlaka farklı oynayacaktır. Aksi takdirde işleri hiç de kolay olmaz. Gençlerbirliği için söylenecek tek şey var, Fenerbahçe galibiyeti belli ki onları havaya sokmuş. Ortaya koydukları oyun ancak bir puana yeterdi, sonuçta öyle oldu.
Yazının Devamını Oku 24 Şubat 2009
Gençlerbirliği, yıllar sonra Fenerbahçe’yi yenip çok önemli bir galibiyet elde etti. Ankaragücü, kritik bir virajı hasarsız geçerken, Hacettepe lige tutunmak için son maça kadar asılacağı mesajını verdi. Ankaraspor ise kayıp hanesini doldurmayı sürdürdü. SÜPER Lig’de öyle bir hafta geride kaldı ki sonuçlar, zirve yarışında ve kümede kalma mücadelesinde tüm dengeleri alt üst etti. Kocaelispor’un Galatasaray’ı, Denizlispor’un Trabzonspor’u deplasmanda, Gençlerbirliği’nin de Fenerbahçe’yi kendi evinde yenmesi, 3 büyüklere karşı, bir başkaldırışın, bir isyanın resmiydi. Büyükleri puan kaybına uğratan bu ’sanal dayanışma’, Anadolu’nun yükselen yıldızı Sivasspor’u zirvede tek başına bıraktı. Dolaylı da olsa Beşiktaş’a fayda sağladı. "Kul sıkışmazsa Hızır yetişmezmiş." Ankaragücü’nün durumu da buna benziyor. Sezon başından bu yana düşe kalka yürüyen sarı lacivertliler, iç sahada rakipleri Antalyaspor ve Konyaspor’a yenilince, işin ciddiyetini anlayıp, dört elle davaya sarıldı. Ateş bacayı sarınca kendilerine geldiler ve Ankaragücü gibi oynamaya karar verdiler.
İleriye taşıma zamanı
Önce Gaziantepspor gibi ligin en kaliteli ve güçlü ekiplerinden birini yendiler ardından, ne zaman ne yapacağı belli olmayan, sürpriz sonuçların birinci adresteki takımı İstanbul BŞB’yi deplasmanda geçmeyi başardılar. İki haftada toplanan 6 puan çok büyük kazanç. Ankaragücü için hayati önemde. Ancak öyle bir şanssızlık yaşadılar ki rakipleri de kazanınca, bekledikleri gibi bir avantaj elde edemediler. Şurası kesin ki yarış, bu haftadan sonra çok daha farklı koşulacak. Temposunu iyi ayarlayan, stratejisini iyi belirleyen, rakiplerine göz açtırmayan, hedefine ulaşacak. Ankaragücü, uzun süre geride götürdüğü koşuda son atakları ile büyük bir moral kazandı. Şimdi, dayanıklılığı, mücadeleyi ve azmi ileriye taşıma zamanı.
Gençler istikrar arıyor
Gençlerbirliği bir kaç sezondur temel bir sorun ile boğuşuyor. Takım bir türlü istikrarı yakalayamıyor. İkinci bölüme iyi başlayan, Kayserispor ve Kocaelispor galibiyetleri ile coşan kırmızı-siyahlılar, Bursaspor ve Eskişehirspor maçlarındaki kayıpların ardından, inişe geçti. Fenerbahçe, karşısında tekrar gerçek kimliklerine bürünmüş şekilde sahadaydılar. Bir atıp, çok fazla kaçırıp sonuca gittiler. Böyle maçlarda 3 puan önemli olduğundan kimse kaçanların üzerinde durmadı. Bu galibiyetin farklı anlamları da vardı. Tam 16 maç sonra Fenerbahçe’den ligde rövanş almayı başardılar. 19 Mayıs’ta hasret kaldıkları sevinci nihayet yaşadılar ve bu sezon ilk kez 4 büyük takımdan birinin bileğini büktüler. Tüm bunlar, Aybaba ve talebelerine önümüzdeki süreçte ihtiyaç duyacakları özgüveni verecektir.
Menekşe direniyor
Hacettepe için ’Çıkmayan candan umut kesilmez’ demiştik, onlar bunu gerçekleştirmek için çırpınıyor. Ankaraspor maçındaki mücadeleyle inançlarını ortaya koydular. Ama kabul etmek gerek ki işleri hala çok zor. Takip ettikleri takımlar sürpriz galibiyetler aldığı için hesaplarının üzerinde maç kazanmaları gerekecek. Her karşılaşmaya 3 puan için çıkmak, bu yükün altından kalkmak kolay değil. Süper Lig, bu tür geri dönüşleri zaman zaman yaşadı. Gitti gözüyle bakılan takımlar, lige tutunmayı başardı. Hacettepe böyle bir mucizeyi yaşatmak için direniyor. Doğrusu efsaneye de bu direniş yakışır.
Senecky’in ihaneti
Ankaraspor ikinci bölümdeki 3 yenilgiyi takım halinde aldı ama Hacettepe mağlubiyetinin tek sorumlusu, sorumsuzca davranan kaleci Senecky oldu. Slovak kaleci daha 15.dakikada gereksiz bir kırmızı kart görüp, arkadaşlarına ihanet etti. Onları sahada yalnız bıraktı. Bu nedenle, 75 dakika 10 kişi oynayan bir ekibi eleştirmek haksızlık olur. Onun için tüm eleştiri oklarını Senecky’e çevirip, bu hafta Kocaman ve talebelerini es geçelim.
Yazının Devamını Oku 15 Şubat 2009
TRABZON’da şanlı bir direniş gösterip, şampiyonluk adayına kafa tutan Ankaragücü için Gaziantepspor maçı bir anlamda ’ya tamam ya devam’ niteliğindeydi. Sarı lacivertliler adına kazanmak, 3 puanın ötesinde, büyük bir moral ve geleceğe güvenle bakma anlamı taşıyordu. Sevgililer Günü’nde iki sevgili zorunlu bir ayrılığa mahkûm edilmişti. Doğrusu böyle anlamlı bir güne yakışmayan tabloydu. 19 Mayıs’ın sessizliğini bozan; soğuk ve yağmurlu başkent gününü ısıtan, Jaba ve Murat Duruer’in görülmeye değer golleriydi. Zorlu sınavda Ankaragücü’nü galibiyete taşıyan, seyirci baskısı altında kalmadan oynamanın rahatlığından çok, oyuncuların kazanmanın tek çare olduğunu bilmeleri gerçeğiydi. Başkent ekibi belki çok iyi oynamadı ama sahada hedefsiz gibi duran rakibi, iyi mücadele ederek geçti. Alınan sonuç, Ankaragücü’nün bu sezon uzun bir aradan sonra kendi evinde kazanması açısından da önemliydi.
Oyunun ilk 40 dakikalık bölümü geçilirken Ankaragücü rakip kalede çok etkili olamıyor, rakibin etkili silahlarına da göz açtırmıyordu. Tek forvet oynayan De Nigris’e, Murat soldan, Jaba da sağdan destek vermeye çalışıyordu. Herkesin endişesi, mutlak galibiyet gerektiren bir oyunda bu sistemle golün gelmesinin çok zor olacağıydı. Tam bu anda Jaba sahneye çıktı. Uzaktan savurduğu müthiş şutla kilidi açıp, soru işaretlerini ortadan kaldırdı. Ardından Murat’ın golü, takım üzerindeki baskıyı kırdı.
İkinci yarıya, silik isimlerden Erman ve Murat Ceylan’ı çıkarıp, Zurita ve Ahmet Arı’yı alarak başlayan Nurullah Sağlam, takımına hareket getirip, oyunu da rakip alana yıktı. Penaltı ile bire inen fark, ister istemez Ankaragücü’nü küçük çaplı bir korkuya sürükledi.
Ancak dünkü ekibin bu maçı bırakmaya hiç niyeti yoktu. Özellikle Jaba ve Murat Duruer, gollerinin dışında, sahada faklılıklarını gösteriyordu. Arkadaşlarının çabasına onlar kalitelerini katıyordu. Jaba’nın ikinci golü, Ankaragücü adına bu maçı noktalarken, ilerisi için yeni bir sayfa açtı. Umut dolu yeni bir sayfa.
Yazının Devamını Oku 2 Şubat 2009
Oyunun ilk devresi sona erdiğinde soyunma odasına önde giden takım Konyaspor’du. Doğrusu böylesi hayati önem taşıyan bir sınavda akla getirilebilecek en son neticeydi bu. 19 Mayıs Stadı’na koşup gelenler, içerde bir tülü kazanamayan Ankaragücü’nün yeni bir kabus yaşamasından endişe duymaya başlamıştı. Korktukları, ikinci yarıda başlarına geldi. Alınan, tam anlamıyla rezalet bir sonuçtu ve kör-topal yürüyen sarı-lacivertlilerde içinden çıkılması zor bir süreci iyice körükleyecek türdendi.
Hakan Kutlu, Antalya’ya kaybeden kadroya 2 yeni transfer, De Nigris ve Semavi’yi katarak sahaya çıktı. Mehmet Yılmaz’ın yanına Meksikalı’yı yerleştirirken, maç eksiği olmasına rağmen onun golcü özelliğine güvenmiş, uzun forvetlerle Konya’yı havadan devirmeyi planlamıştı. Takım, 5 yeni isimle mücadele ediyor ama oyun anlamında çok fazla bir gelişme göstermiyordu.
Ankaragücü, güçsüz ve formsuzdu ama hakemlerin de iyi olmadığı ortadaydı 11.dakikada ceza alanı içinde önce Erhan’ın eline çarpan top ardından da kaleci Jefferson’un, De Nigris’e yaptığı hareket kurallara göre penaltı olmalıydı. Hem Gökçü hem de Aydınus, pozisyona ’devam’ derken, Ankaragücü’nün sinirlenip oyundan erken düşmesine yol açtı. Bu bahane olamazdı belki ama rakibe verilen penaltı, oyunun çorap söküğü gibi çözülmesine neden oldu.
İşleri zor
Herkes ikinci yarıda Ankaragücü’nden gol ve galibiyet bekliyordu ama dakikalar ilerledikçe doldur boşalta dönen ataklar, Konya savunması ile kaleci Jefferson’da eriyip gitti. Umutlar her an biraz daha tükendi. Rakibin iyici geriye yaslandığı anlarda Başkent ekibinin ne oyunu açacak bir planı ne de sahaya ağırlığını koyacak ismi vardı. Forvette hiç bir şey yapmayan Mehmet Yılmaz’a, Kutlu’nun 83 dakika tahammül etmesi anlaşılmazdı. Ankaragücü, son bölümde forveti üçlemesine rağmen, çaresizliğinin önüne geçemedi.
Önce Antalyaspor’a ardından da Konyaspor’a evinde kaybetti Ankaragücü. İki rakibine yaşama şansı verirken aslında kendisini komaya sokuyordu. Artık işler iyice zorlaştı. İkinci Konya golünden sonra taraftarın taşan öfkesi, Ankaragücü’nde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gösteriyordu.
Koca çınarı, bu hale getirenler için filmin sonu artık gelmişti.
Yazının Devamını Oku 11 Ocak 2009
FUTBOLDA, iddialı olmak için güçlü, bu iddiayı sürdürebilmek için de elde tutulan avantajı kullanmak önemli. Ankaraspor dün bu avantajı kaybetmedi ama elinden düşürdü. Oysa, Kayserispor önünde alınacak bir beraberlik çok önemliydi ama olmadı. Mavi beyazlılar, kendi evinde oynamasına rağmen bunu başaramadı ve işi son maça bıraktı. Artık, her şey haftaya İzmir’de oynanacak karşılaşmaya kaldı.
Dünkü maç değil 90, 180 dakika oynansa Ankaraspor kazanamazdı. Teknik Direktör Aykut Kocaman, orta sahayı kalabalık tutup öncelikle beraberliği garanti altına almak istemişti. Kayserispor’un son kozunu oynayacağını hesap ederek, savunma güvenliğini ön plana alması bir yere kadar kabul edilebilirdi. Kocaman’ın planlarını bozan, defansın yaptığı inanılmaz hatalar oldu. İlk golde Ediz ile başlayan, tüm savunma ile süren ve son olarak Senecky ile tamamlanan yanlışlar zinciri, rakip takımı öne geçirdi. Doğrusu büyük hedeflere koşmaya aday bir takıma yakışmayacak basitlikte bir goldü yenilen.
İleride çoğalamadılar
Devre arası, belli ki Ankaraspor’un temposunu düşürmüş, takımın ritmini bozmuş. 90 dakika boyunca sahaya pozitif anlamda çok fazla şey katamadılar. Özellikle dinamik orta sahadan eser yoktu. Mehmet de ileride yalnız kaldı. Kayserispor ise oyunun her dakikasında sakin, akıllı ve ne yaptığını bilen takımdı. Onlara mutlak galibiyet gerekiyordu, hücum gücü yüksek oyuncularla oynayıp istediklerini aldılar. Galibiyeti korumak, ligin en az gol yiyen ekibi için fazla zor olmadı açıkçası.
Uğur’un hatası sonucu gelen ikinci gol, Ankaraspor’un bu maçtaki umutlarını yere serdi. Kocaman, gol sonrasında Mehmet Çakır ve Konate’yi oyuna sürüp, forvet hattını güçlendirdi ama iş işten çoktan geçmişti. Çünkü, Kayserispor kontrolü eline almıştı. Uzatmalarda gelen gol, Ankaraspor için averajın biraz daha düzelmesi açısından önemliydi.
Dünkü görüntü iyi değildi ama erkenden moral bozmaya gerek yok. Bu takım kupada bir maç daha oynayacak, lig için de zaman var. Önemli olan hatalardan ders çıkarmak.
Yazının Devamını Oku 15 Aralık 2008
BEŞİKTAŞ galibiyetiyle duraklama dönemine son verip moral bulan Ankaraspor için Denizlispor maçı, zirve iddiasını yeniden sıcak tutma adına önem taşıyordu. Alınacak bir galibiyet, bu sezonki çıkışıyla dikkat çeken Başkent ekibini, Sivasspor’un yanına Anadolu’nun yeni yıldızı olarak yerleştirecekti. Maç başlamadan önce rakamlar zaten iki takım arasındaki belirgin farkı ortaya çıkarıyordu. Ancak ilk 20-25 dakikalık bölümde Ankaraspor kendi adına bu farkı sahanın içine taşıyamadı. Ligin en çok gol yiyen savunmasına karşı pozisyon üretmekte epey sıkıntı çektiler. Mehmet Çakır’ın yanı sıra De Nigris ve Neca da olmadığından, ileride yeteri kadar çoğalamadılar. Kilidi açmak son dönemin yeni starı Özer’e düştü. Öyle müthiş bir pasla Murat Tosun’u topla buluşturdu ki niçin transferin gözdesi olduğunu kanıtladı. Sonraki bölümde ayağından çıkan her top rakip kalede tehlike oluştururken, her geçen dakika olgunlaşan futboluyla sahada büyüdü. İkinci goldeki asisti tek kelime ile muhteşemdi. 2 gol atan Murat Tosun, biraz dikkatli ve son vuruşlarda aceleci olmasa, gol krallığı yarışında daha iddialı konuma gelirdi. 3-4 elverişli pozisyonu çok kolay harcadı.
Sistem işliyor
Ankaraspor, bir sistem takımı olma yolunda çok mesafe aldığını açıkça gösteriyor. Önemli oyuncuları oynamasa da sistem tıkır tıkır işliyor. Dün, Ediz yoktu kimse onu aramadı. Weeks son bölümde oyuna dahil oldu eksikliği hiç hissedilmedi. Aykut Kocaman’ın talebeleri özellikle takım savunmasında gün geçtikçe daha sağlam duruyor. Bunda orta alanın iki çalışkan ismi Adem ve Hürriyet’in önemli rolü var. Her açığı kapamak için verdikleri yürekli mücadele, arkadaşlarını da etkiliyorlar. İkili adına dünün tek eksi notu Adem’in son anlarda gördüğü kırmızı karttı.
Ankaraspor, şu anda Avrupa hedefine doğru hızla koşuyor. Mevcut kadro, bu koşuyu sürdürmekte kararlı. 1-2 kaliteli transfer ile çıta daha da yükseltilebilir.
Yazının Devamını Oku 30 Kasım 2008
YENİKENT’TE ilk yarı bittiğinde, stada koşup gelenlere gösterdikleri sabırdan ötürü özel ödül verilmeli diye düşündüm. Başkent’in iki büyük takımının ortaya koyduğu futbol tam bir hayal kırıklığıydı. Basın tribününde arkadaşlarla, iki takımın teknik direktörü Aykut Kocaman ile Ünal Karaman bile bu temposuz ve zevksiz maçta rahatlıkta oynar, hatta bir iki klas hareketle tribünlere hareket getirir diye konuştuk. Öyle ki koskoca 45 dakikanın tek pozisyonu Konate’nin çaprazdan, kale yerine taca giden vuruşuydu. Ankaragücü, ligde zor durumda olduğundan her maça, ’puan puandır’ anlayışıyla çıkıyor. Devre bitene kadar ’ne toplarsam kardır’ düşüncesinde. Yenikent’i deplasman kabul edersek, öncelikle savunmayı ön plana tutmaları normaldi. Dün maçın büyük bölümünü kontrollü, soğukkanlı ve akıllıca geçirip, çok önemli bir galibiyet elde ettiler.
Ankaraspor için durum farklı. Zirveye aday bir takım, kendi sahasında daha cesur, daha kişilikli oynamalı. Aykut Kocaman, Mehmet Çakır’ın yokluğunda hem kadrosunu hem de oyun şablonunu değiştirmişti. De Nigris gibi bir silahı yanında oturtup, kalabalık orta saha ve tek forvetle sahaya çıkarken öncelikle tek puanı hedeflemişti. İki haftadır düşüşte olan ekip Ankaragücü karşısında sadece mücadele etmeye çalıştı o kadar.
Ankaragücü topu aldığında 11 kişinin kendi alanına çekilmesi, rakibe belki alan bırakmadı ama hiç riske girmediklerinden, karşı kaleye bir iki pozisyon dışında doğru düzgün gidemediler. Ankaragücü’nde, her futbolcu görevini fazlasıyla yaptı dün. Sahadaki boğuşmada, genç ve dinamik Ankaraspor’a karşı, tecrübelerini ortaya çıkartılar. Oyuna belki kalite katamadılar ama müthiş bir direnç gösterdiler. Özellikle De Santos’un hakkını vermek gerek. Yine tam bir savaşçıydı. Her açığı kapamak için olağanüstü gayret sarf etti, her yere ayak uzattı. Eğer sezon başından bu yana oynatılsa, sarı lacivertliler kesinlikle 5 puan daha iyi durumda olurdu.
Ankaragücü, kritik bir süreci inanılmaz bir dayanışma ve özgüvenle koşarak geçiyor. Bu galibiyet hiç şüphesiz Beştepe’ye yeniden baharı getirecek. Gökçek cephesinde ise sinirleri gerecek.
Yazının Devamını Oku 17 Kasım 2008
LİGİN dibi yangın yeri gibi. A.Gücü de bu ateşin tam ortasına düşmüş acil çıkış yolu arıyor. Öyle bir fikstüre sahip ki düşman başına. Camia desen zaten karma karışık. Böyle bir ortamda önemli olan bir şekilde kazanmak, öyle ya da böyle galip gelmekti. Herkes iyi futboldan çok, mücadeleyi, hırsı ve yürekli oyunu görmek istiyordu. Ankaragücü, dün bu karmaşık duygular içinde sahaya çıktı ve istediği sonucu 3 golle aldı. 3 puan, özellikle taraftar ile takımın barışması açısından önemliydi.
Eskişehirspor’u geride kalan hafta Ankaraspor maçında dün de A.Gücü maçında çıplak gözle izledim. G.Saray’ı yenen, Fenerbahçe ile berabere kalan kımızı siyalılar, dün ilk kez kendi sahasında bir maç kaybetti. Eğer bu takım ligde 13 puan toplayabilmişse, Ankaragücü için karamsar tablo çizmenin erken olduğu düşüncesindeyim. Savunmasında Vucka ve Tayfun, forvette de Anderson gibi oyucularla ağır çekimde oynayan bir ekibin işi bundan sonra daha zor gibi geliyor. A.Gücü, aslında ilk yarıda maçı koparabilirdi. Kaptan Murat, müthiş çabasıyla takımı toparlamaya çalışıyor, savunmaya geç katılan Dos Santos ise enerjik ve dinamik oyunu ile hem Youla’ya adım attırmıyor hem de kritik hamleleri ile büyüyebilecek tehlikeleri savuşturuyordu. İkinci devre Gökhan biraz daha dikkatli olsa, Jaba son vuruşlarda çerçeveyi bulsa, Ankaragücü’nün galibiyet için son anları beklemesine gerek kalmazdı.
MHK’in, böylesine önemli bir maça yeni isimlerden Serkan Çınar’ı ataması büyük bir riskti. Çınar, verdiği anlamsız kararlarla herkesi çileden çıkarırken, oyunu gerdi. Neyse ki oyuncular bu gerginliği fazla büyütmedi. Ankaragücü’nün duran toptan yediği gol klasik bir savuma hatasıydı ve az kalsın faturası ağır olacaktı. Ancak Ünal Karaman, Metin Akan’ı sahaya sürüp, rakibin ağır savunmasını cezalandırınca işin rengi değişti. Başkent ekibi çekindiği maçtan 3 puan alıp kendine yeni bir sayfa açtı.
Yazının Devamını Oku