Paylaş
“Kızım 4 yaşında. Etrafımdaki insanlar çocuğumu sürekli ‘Sen ne güzel bir çocuksun öyle’ ya da ‘Prenses’ diyerek seviyor.
Aynı davranışı yabancılarda çok görmüyorum. Onlar daha çok çocuğumla sohbet ediyor. Bu övgü çocuğuma zarar verir mi?”
ARAŞTIRMA
DOVE, tüm dünyada “Kızlarda Güzellik ve Özgüven” adlı bir araştırma yaptı.
Araştırmanın Türkiye ayağı, genç kızlarımız hakkında bize önemli bilgiler veriyor.
Türkiye’de kızların %50’si bedenleriyle barışık değil, yani bedensel özgüvenleri düşük.
Bu ne anlama geliyor ve bunun için kızlarımız ne tür bedeller ödüyor?
BEDEL
Araştırma çok iyi kurgulanmış. Yapılan çalışma bu bedellere de bakıyor. Sonuçlar çok iç açıcı değil.
Özgüveni düşük kızların %69’ı (10 kızdan 7’si) aileleri ve arkadaşları ile görüşmek, ev dışında aktivitelere katılmak veya bir kulübe/takıma dahil olmak gibi sosyal birlikteliklerden kaçınıyor.
Daha da vahimi; özgüveni düşük kızların %78’i (her 10 kızdan 8’i) doktora gitmeyerek veya öğünlerini atlayarak hayatlarını riske atıyor.
Düşünebiliyor musunuz? Kızlarımız ne kadar yüksek bedeller ödüyor.
Peki, kızlarımız bunları neden yapıyor?
(Bu arada aynı baskı erkek öğrenciler için de geçerli. Örneğin, kaşı yanlışlıkla kesilen bir erkek öğrenci, utandığı için bir ay okula gitmemiş.)
GÜZELLİK BASKISI
Çünkü üzerlerinde bir güzellik baskısı var.
14-17 yaş aralığındaki 10 kızdan 8’i (%75) mutluluk kaynağı olarak güzelliğe çok fazla vurgu yapıldığını söylüyor.
Aynı şekilde 10 kızdan 6’sı (%61) güzellik baskısı da dahil olmak üzere, hayatlarının her alanında baskı hissettiklerini söylüyor.
Peki, bu baskı nereden geliyor?
MEDYA
Dergilerden, reklamlardan, billboardlardan ve TV’lerden.
Maalesef bu anlamda medya sektörü çok bilinçli değil. Tam tersi bu baskı pekiştiriliyor.
Gençler üzerinde çok büyük etkisi olan sosyal medyayı da bu baskı unsurları arasında saymak lazım.
Çünkü orada da insanlar kendilerini olduklarından daha güzel göstermeye çalışıyor.
Medya bu baskıyı yapıyor.
Peki, ya biz?
TOPLUMSAL BASKI
Maalesef bizler de farkında olmadan aynı baskıyı çocuklara yapıyoruz.
‘Güzel kızım’ veya ‘yakışıklı oğlum’ diyerek, çocukların üzerinde ‘güzel görünmeliyim’ veya ‘yakışıklı olmalıyım’ gibi baskılar yaratıyoruz.
Psikologlar buna ‘beden odaklı konuşma’ diyor.
Beden odaklı konuşmaya maruz kalan çocuklar da daha sonra “Güzel/yakışıklı olduğum için kabul görüyorum” diyerek, bu baskıyı kendi üzerlerinde kuruyor.
Sürekli güzel ya da yakışıklı görünmeye çalışıyor. Kaygılı bir yaşam sürüyor.
Peki, bu baskıya maruz kalan her çocuk, bu baskıyı kendi üzerinde hisseder mi?
KORUMA KALKANI ÖZGÜVEN
İşte orada devreye ‘özgüven’ giriyor.
Bir çocuğun özgüveni ne kadar yüksekse, bu baskıyı o kadar az hissediyor. Yani özgüven beden odaklı konuşmanın panzehri.
Özgüvenli çocuk kendini olduğu gibi kabul ettiği için dışarıda her türlü baskıdan daha az etkileniyor. “Ben zaten değerliyim” diyor. Çok fazla güzel/yakışıklı görünme çabasına girmiyor.
SONUÇ
Kısacası; medya ve sosyal medya, çocuklar üzerinde çok fazla güzellik/yakışıklılık baskısı yaratıyor.
Eğitimciler ve ebeveynler olarak da bizim görevimiz bu baskıyı, beden odaklı konuşmalarla artırmak değil, tam tersi azaltmaktır.
Onun için çocuklarla mümkün olduğu kadar beden odaklı konuşmalar yapmamalıyız.
Çocuk, güzel olabilir ama beden odaklı konuşmalar, güzelliği onda bir kimlik algısı haline dönüştürebilir.
Onun yerine; çocuğu olduğu gibi kabul ettikten sonra onun kişiliği, değerleri ve güçlü yanlarıyla ilgilenmeliyiz. Kimlik algısı bunlar üzerine kurulmalı.
Böylece, çocuk kendi kimliğini güzellik gibi kontrolü dışında olan etkenlere değil, değerler gibi kendi kontrolünde olan etkenlere bağlayacaktır.
Bu da çocuklara hem özgürlük hem de mutluluk verir.
NOT: Bu arada aynı sebepten dolayı çocuklara ‘zeki’ demek de sakıncalıdır. Çünkü zeka da dış görünüş gibi çocukların kontrolü dışında olan bir etkendir. Zeka konusunda daha önce yazmıştım. O yazımı arşivden bulabilirsiniz.
https://www.instagram.com/dr.ozgurbolat/
Paylaş