Çatışmalar en sağlıklı nasıl çözülür?

İKİ kişi tartışıyor. Bir tanesi diğerini suçluyor. Suçlanan kişi de diyor ki; “Beni suçlayacağına biraz da kendini suçla” veya “Biraz da sen kendi davranışlarına bak”.

Haberin Devamı

Suçlanan kişi zannediyor ki, suçlayan kendi yaptıklarına bakarsa sorun çözülecek.

Ama maalesef kişi, kendini de suçlasa diğerini de suçlasa, sorun çözülmez.

Çünkü suçlama davranışı gerçek sorunu çözmez, tam tersi örter.

Nasıl mı?

ANLAŞMAZLIK

Bir anlaşmazlık durumunda, özgüveni düşük insanlar anlaşmazlığa genelde iki yolla yaklaşır: Suçu ya karşıdaki kişide bulur ya da kendisinde. Genelde utangaç insanlar suçu kendisinde, narsistik davranış gösterenler de karşısındakinde bulur.

İkisi de sorunludur çünkü karşıdaki kişiyi suçladığınız an, o da kendisini savunur ve tartışma büyür.

Suçu sürekli kendinizde bulduğunuzda da hayatınız kaygılı olur. Dahası suçu sürekli kendinizde bulursanız, karşıdaki kişi size acıyabilir. Bu acıma duygusu, sizi daha da kötü hissettirir. Peki kendinizi de karşıdakini de suçlamayacaksanız, suç kimde?

Haberin Devamı

İşte asıl sorun burada başlıyor. Sorun, zaten bir anlaşmazlık durumunda ‘suçlu aramak’.

Peki, suçlu aramanın alternatifi ne? ‘Anlamak.’

ANLAMAK

Kişi sadece kendisini ve karşıdakini anlarsa gerçek sorunu çözebilir.

İki taraf tartışıyorsa ikisinin de bir ihtiyacı karşılanmıyordur. Önemli olan hem kendi ihtiyacınızı hem de karşıdakinin ihtiyacını anlamak. Anladığınız an sorunu çözmeniz ve dolayısıyla ilişki kurmanız çok daha kolay.

Roger Fisher ve William Ury tarafından kaleme alınan ‘Getting to Yes’ kitabında mükemmel bir örnek var. 1978 yılında İsrail ile Mısır arasında büyük bir anlaşmazlık çıkıyor. Çatışmanın sebebi de Sina Yarımadası. İsrail yarımadanın bir kısmını istiyor, Mısır da bir santim bile vermeyiz diyor.

Arabulucu, her iki ülke yetkililerini de çağırıyor. Onlara ‘isteklerini’ değil, tam tersi ‘ihtiyaçlarını’ soruyor.

Mısır diyor ki: “Bizim ihtiyacımız egemenlik haklarımızı korumak.” İsrail de “Bizim ihtiyacımız güvenlik” diyor.

Arabulucu tekrar soruyor: İkinizin de ihtiyacını aynı anda nasıl karşılayabiliriz?

Bu soruyla anlaşmazlık çözülüyor. Yarımada Mısır’da kalıyor (egemenlik) ama silahsızlandırılıyor (güvenlik).

Böylece her iki ülkenin de ihtiyacı karşılanmış oluyor.

Haberin Devamı

GÜNLÜK İLİŞKİLER

İki kişi tartışıyor. Bir tanesi odanın penceresi açık kalsın istiyor, diğer kapalı.

İhtiyaç anlaşılmazsa, bir kişi kazanan diğeri kaybeden olacak. Kısa vadede sorun çözülse bile uzun vadede tekrar çatışma çıkacak ve ilişki bozulacak.

İhtiyaçları soruluyor.

Pencerenin açık olmasını isteyen kişi temiz hava istiyor, pencerenin kapalı olmasını isteyen kişi üşüyor. Durum pencerenin açık veya kapalı olmasından çıkıyor. İhtiyaçları anlayınca sorunu çözmek kolaylaşıyor.

Temiz hava isteyen montunu diğerine veriyor ve pencere açık kalıyor. Böylece her ikisinin de ihtiyacı karşılanıyor.

ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜ

Kısacası, anlaşmazlık durumunda kişiler kendisini de suçlasa, diğerini de suçlasa sorun çözülmez. Yapılması gereken suçlamak değil anlamaktır.

Haberin Devamı

Hem kendi ihtiyacınızı hem de karşıdaki kişinin ihtiyacını anlarsanız, her iki ihtiyacı da karşılayacak yol mutlaka bulunur.

Böylece de uzun vadede ilişkiler daha da gelişir.

 

EBEVEYNLER NEDEN KENDİNİ ANLAMAZ?

ÇOĞU kişi kendi ihtiyacını anlamak kolay ama karşıdakinin ihtiyacını anlamak zor zanneder. Aslında çoğu zaman bunun tam tersi geçerlidir. İnsan kendi ihtiyacını anlamakta daha çok zorlanır. Bir ‘Anne Baba Okulu’nda bir baba şu örneği verdi.

Baba çocuğu ağlayınca, sinirlendiğini söyledi. Bu durumda aslında babanın, çocuğunun neden ağladığını keşfetmesi (ihtiyaç) ve ona yardımcı olması gerekirdi. Ama baba çocuğunu anlamaktansa, sinirlendiğini ve çocuğunu susturmaya çalıştığını söyledi. Neden öfkelendiğini sordum? Yani, yarasını/ihtiyacını keşfetmesini istedim ama o anda bulamadı. Düşüneceğini söyledi. Bir hafta sonra nedenini bulmuştu:

Haberin Devamı

“Ben duygusal bir adam değil. Çocuğumun bu şekilde duygusal bir ortam yaratması beni rahatsız ediyor. Sinirleniyorum. Onu susturmaya çalışıyorum.”

Baba yarasını/ihtiyacını keşfetmişti. ‘Kaçıngan’ bir bağlanma şekli olduğu için duyguları yaşamak rahatsız ediyordu.

Şimdi yapması gereken, bu ihtiyacı sorgulaması ve bir değişim sürecine girmesi. Başka bir baba aynı sorunu söyledi ama onun sinirlenme nedeni farklıydı:

“Çocuğum ağlayarak beni manipüle ediyor. Ben de net bir insanım. Dürüstçe ve net bir şekilde kendisini ifade eden bir çocuk yetiştirmediğim için kendime kızıyorum.”

Kısacası, zor olan kendi yaranı/ihtiyacını keşfetmek ve onun üzerinde çalışmaktır. Peki insan neden kendi ihtiyacını anlamaya çalışmaz?

Haberin Devamı

İlk olarak insan çoğu zaman kendi yarasını kabullenmek istemez. Kabullenmek demek, sorunlu olduğunu kabul etmektir. Bu da acı verebilir. İkinci olarak da Peyami Safa’nın dediği gibi anlamak, değiştirmeyi gerekir. Kişi kendini değiştirmek istemiyorsa, değişimi zor buluyorsa veya nasıl değişeceğini bilmiyorsa ihtiyacını yok sayabilir.

Kısacası, anlaşmazlık veya çatışma durumunda, ilk önce kendi ihtiyacımızı/yaramızı keşfetmeliyiz. Onu değiştirmeliyiz veya iyileştirmeliyiz. Bunu yapınca zaten sorun çoğu zaman çözülür. Çözülmüyorsa, o zaman karşı tarafın ihtiyacını da anlamak ve her iki tarafın ihtiyacını karşılamak gerekir.

O zaman mutlu ve anlamlı
ilişkilerimiz olur.

Yazarın Tüm Yazıları