Paylaş
Ama bir tanesi şampiyon olduktan sonra depresyona giriyor, diğeri girmiyor.
Bir tanesinin hayatı anlamsızlaşıyor, diğerinin motivasyonu daha da artıyor.
Neden acaba? Depresyona giren bir sporcu ile girmeyen bir sporcu başarıya nasıl bir anlam yüklüyor?
SAĞLIKSIZ BAŞARI
Bazı insanların başarı anlayışları oldukça sağlıksız.
Bu kişiler “başarmak” ve “kazanmak” kavramlarını eşdeğer tutuyor. Birinci olup kazanınca, başarılı hissediyor.
Bu durumda başarmak, diğer insanları geçmek anlamına geliyor.
Peki, neden?
Çünkü bu insanlar değerlerini başarılarına göre belirliyor. Yani, başarılı olurlarsa değerli, başarısız olurlarsa değersiz hissediyor.
Değerli hissetmek için de her şartta başarmak ve kazanmak bir “amaç” oluyor.
DİĞER İNSANLARA BAĞLI DEĞER
Bu tür insanları büyük bir tehlike bekliyor. Bu kişiler değerlerini her zaman diğer insanlara göre belirliyor.
Değer duygusunun kaynağı tamamen “başkaları.” İçten gelmiyor.
Bu tür bir sporcu şampiyon olduktan, yani diğer insanları geçip kazandıktan sonra, hedefi kalmıyor.
Hayatı birden anlamsız hale geliyor. Depresyona giriyor.
SAĞLIKLI BAŞARI
Ama bazı insanların başarı anlayışı oldukça sağlıklı.
Bu insanlar için “başarmak” ve “kazanmak” farklı kavramlar.
Onlar için “başarmak”, başkalarını geçmek değil, yapabileceğinin en iyisini yapmak.
Bu tür insanlar bazen maçı kaybetse de başarılı hissedebiliyor. Çünkü o maçta kendisini geliştirmiş hissediyor.
Öbür taraftan maçı kazansa da başarısız hissedebiliyor. Çünkü performansından memnun olmuyor.
Bu kişiler için başarı ve kazanmak “amaç” değil, sadece “sonuç” oluyor.
KİŞİYE BAĞLI DEĞER
Görüldüğü gibi bu kişiler değer duygusunu başkalarından değil, kendilerinden alıyor.
Yarışları kendileriyle. Sonuç olarak değer duygusunun kaynağı tamamen “kendileri”.
İşte bu tür sporcula olimpiyat şampiyonu olsa da hedefsiz kalmıyor.
Çünkü onları amacı bir başkasını değil, her zaman kendilerini geçmek.
Yeni hedefleri, kendilerini daha da geliştirmek oluyor.
TÜRKİYE’DE DURUM NE?
Peki, biz daha çok nasıl bireyler ve sporcular yetiştiriyoruz?
Türkiye’nin önder spor yorumcularından Banu Yelkovan, “Spor, küçük yaşlarda oyun için, ileriki yaşlarda antreman için, üst yaşlarda kazanmak için yapılır.” diyor.
Ama biz Türkiye’de küçük yaşlarda çocuklara kazanmak için spor yaptırıyoruz. Okulda da durum farklı değil. Sınavda çocuk 70 alınca, anne, “100 alan var mı?” diye soruyor.
Başarmayı, kazanmak olarak öğretiyoruz.
Durum böyle olunca, başarısızlıktan ve gelişimden korkan, sağlıksız başarı anlayışına sahip bireyler yetiştiriyoruz.
EĞİTİM ANLAYIŞI DEĞİŞMELİ
Kısacası, başarmak asla kazanmak değildir. Başarmak diğer insanlara da bağlı değildir.
Başarmak kişinin kendi seviyesinin bir üstüne çıkmasıdır. Durum böyle olunca kişinin değerli hissetmesi de kendisine bağlıdır.
Onun için çocuklar asla başkasıyla değil, kendisiyle karşılaştırılmalıdır.
Bu durumda çocuk her seferinde bir hedefe ulaşacak ve kazanmış hissedecektir. Bu kazanma, bir amaç değil, sonuç olacaktır.
Böyle bir çocuk da asla yaşam enerjisini kaybetmez.
Paylaş