İsveç'te yapılan "Ermenilerin ve Diğer Hırıstiyan Grupların Soykırıma Uğratılması" başlıklı seminere katılan ve semineri düzenleyen çevreler ile Ermeni ve Süryani fanatiklerin saldırı hedefi haline gelen Orta Doğu Teknik Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve Türk Tarih Kurumu'nda görevli Doçent Dr. Ömer Turan'dan aldığım mektubu olduğu gibi yayınlıyorum:
"İsveç Kültür Bakanlığı'na bağlı Yaşayan Tarih Forumu tarafından 26 Mart 2003 tarihinde, Upsala'da, Öğretmen Eğitimi Enstitüsü'nde düzenlenen "1915'te Ermenilerin ve Diğer Hristiyan Grupların Soykırıma Uğratılması" başlıklı seminere katıldım. Seminer, İsveç öğretmenlerine yönelik idi. Osmanlı İmparatorluğu'nda, 1915 yılında Ermeniler ve Asurilerin soykırıma uğratıldıkları tezini işlemek ve öğretmenlere bunu telkin etmek üzere planlanmıştı. Seminerde yapılan konuşmalarda, Ermeni ve Süryani soykırımının ders kitaplarına girmesinin amaçlandığı ve bunun için seminerin düzenlendiği ifade edildi. İsveç'te bulunan Türklerin semineri haber alıp ilgili makamlarımıza iletmeleri sonucunda başlatılan girişimlerle Türk tarafından da bir kişinin konuşması kabul ettirilmiş. Stockholm'da bulunan Türk büyükelçiliği ikinci kâtibi Cenk Uraz ile birlikte seminere katıldık. Ne yer gösterdiler, ne de hoş geldiniz dediler. Bir yer bulup oturduk. Seminerin açılışında program okundu. Programda benim ismim yer almıyordu. Ancak programın sonunda bana konuşma hakkı vereceklerini belirttiler. Geleceğimin kesinleşmesinden sonra niçin programa benim ismimi koymadıklarını sorduğumuzda, programın daha önceden hazırlandığını, dolayısıyla değiştiremediklerini söylediler. İleri sürdükleri bu gerekçede samimi değillerdi. Seminer boyunca bize karşı olumsuz bir tavır içerisinde oldular. Programda yer almadığı halde öğleden sonraki oturuma fazladan bir kahve molası koyarak, dinleyicilerin yorulup gitmelerini sağlamak ve benim konuşmama fazla zaman bırakmamak; beni diğerleri gibi bildiri sunacak bir konuşmacı değil de son kısımda görüşlerini açıklayacak bir dinleyici statüsünde görmek ve göstermek istediler." *** Yalanın Süryanicesi yazılarımı yayımlamaya başladığımdan bu yana birçok mesaj aldım. Olumlu mesajlar için herhangi bir yorumda bulunmak istemiyorum. Olumsuz mesajlar elbette fanatik Ermeni ve Süryani militanlardan geliyor. Bana bilinen öyküleri, İttihat ve Terakki'yi, Talat, Enver ve Cemal paşaları, hayali telgrafları tekrarlıyorlar... Ve ilk kez küfretmiyorlar! Beni asıl şaşırtan (terbiyem dolayısıyla "güdüren" demiyorum), İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kullanılmaya başlanan uluslararası İnsan Hakları ölçütlerini 1890'ların, 1910'ların tarihsel olaylarına uygulama çabaları. O dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu'nu köşeye sıkıştırmak, parçalamak isteyen güçlerin (İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, ABD) kendi ülkelerinde ve sömürgelerinde neler yaptıklarını anımsamak bile istemiyorlar. Ermeni ve Süryanilerin Osmanlı devletine karşı yaptıklarını Brötonlar ve Basklar Fransa'ya karşı yapsalardı bu ülke nasıl davranırdı acaba? (Doç.Dr.Ömer Turan'ın mektubunu cuma günkü yazımda aktarmayı sürdüreceğim.)