ZAMAN Gazetesi’nin Fethullahçı yazıcıları, şeyhleri konusunda iyice azıttılar.
Bunlardan Ali Ünal (1 ve 2 Mart 2008) Jean-Paul Sartre ile Fethullah Gülen’in sorumluluk "telakkileri"ni (anlayışlarını) özdeşleştirmeye kadar vardırıyor işi. Bu iddia doğru(!) ise, o zaman, AKP’nin sadaka ekonomisini İslamcı komünizm olarak tanımlayabiliriz artık!
Fethullahçı değil mi, uydurur uydurur Fethullahça söyler!
PARASIYLA ’YARATAN’
Zırvalamak konusunda Fethullahçının Türk’ü, ecnebisi fark etmiyor, hepsi zırvalıyor! Ecnebiler para karşılığı kitap yazdıkları, konferans verdikleri için zırvalamak umurlarında bile değildir. Türkler de "taliban" ve "mürit" zaten. Örneğin, Belçikalı bir profesör, Rik Coolsaet bir kitabında Fethullah Gülen’i "Türk milletini ’yenileyen’ liderlerden biri" olarak tanıtıyormuş (Zaman, 03.03.08). Bu gidişle "yaratan" da olur, olacak. Parasıyla değil mi?
Ama asıl ilginci, ABD’nin Texas Eyaleti’nin Houston Rice Üniversitesi’nden Karşılaştırmalı Dinler Hocası Jill Carroll’un, "Medeniyetler Diyaloğu: Gülen’in İslami Öğretisi ve Hümanist Söylem" (A Dialogue of Civilisations: Gülen’s Islamic Ideals and Humanistic Discourse) adlı kitabı. Mürit yazıcılardan Ali Ünal almış sazı eline, felsefi terminoloji(!) de kullanarak kitabı öve öve bitiremiyor. Yazısında bir yığın ünlü ad, Mevdudi, Kant, Karl Popper, Immanuel Kant, John Stuart Mill, Konfüçyüs, Eflatun ve Jean-Paul Sartre... Fethullah Hoca’nın bu insanların hepsiyle akrabalığı varmış... Ötekilere karışmam ama Jean-Paul Sartre benim alanıma girer. Bu nedenle biraz Varoluş (Existantialiste) felsefesine değinelim.
ÖZ MÜ, VARLIK MI?
Sartre’cı Fethullah Gülen zırvasını anlatabilmek için, "Öz mü varlıktan önce gelir yoksa varlık mı özden önce gelir?" sorusunu yanıtlamak zorundayım. Zaten Sartre’cı tanrıtanımaz varoluşluğun temel sorusu, temel sorunsalı da budur.
Sartre, varlığın, varoluşun (l’?tre) özden (l’essence) önce geldiğini söyler. Oysa tektanrılı dinler bunun tersini ileri sürer: Öz, varoluştan önce gelir. Bunun anlamı şudur: Tanrı insanı tasarlamış ve buna göre yaratmıştır. İnsan yaratılmadan Tanrı’nın kafasında bir insan düşüncesi (fikri) vardır. Daha harbi söylemek gerekirse, varoluşçuluğa göre, insanı Tanrı değil, kendisi yaratmıştır, yaratabilir, yaratmak zorundadır. İlkin insan vardır; yani insan önce dünyaya gelir, var olur, ondan sonra tanımlanıp belirlenir, özünü ortaya çıkartır. İnsan kendini nasıl yaparsa öyle olur! Varoluşçuluk, Tanrı’nın yokluğunu kanıtlamakla uğraşmaz, daha doğrusu onun varlığı-yokluğu ile ilgilenmez.
YA MUHAMMED YA SARTRE!
Fethullahçıların kiraladığı bir yazar (Jill Carroll), özgürlük, sorumluluk, sorumluluk bilinci, ahlak, ideal gibi varoluşçu kavram ve birimleri "Hocaefendi"nin metinlerine yamayarak ona Jean-Paul Sartre’ın yanında modern bir felsefi makam icat etmiş anlaşılan. Fethullah Hoca, Allah ve Hazret-i Muhammed’i inkár etmeden Sartre’ın yanına oturamaz. Ya Allah ve Hz. Muhammed ya Sartre! Bu işlerde öyle abrakadabra avantası yok!
Pek yakında, Fethullah Hocaefendi’nin müzik konusundaki ileri fikirleriyle Stravinski ve atonal müzikçiler ile aynı çizgide olduğunu ileri süren kitaplar yayınlanırsa hiç şaşırmam. Dahası, içinde Giacometti, Salvador Dali, Picasso ve Miro’nun yapıtlarının yer aldığı bir "Hocaefendi Kataloğu" da yayınlanabilir. Parasıyla değil mi, bastırırlar parayı!