Galatasaray ve Beşiktaş’ın maçlarını Avrupa’nın bir tarafsız sahasında oynamak zorunda kalması Türkiye’yi ve Türkleri öfkelendirdi. Boşuna ve düşüncesiz bir öfkeyle hiçbir yere varılamayacağını nedense bir türlü öğrenemedik. UEFA’ya neden kızıyoruz? UEFA’nın uluslararası bir mafya örgütlenmesi olduğunu bilmiyor muyuz? UEFA’nın etiği metiği, estetiği köstetiği yoktur. Bunu Şenes Erzik’i de, Futbol Federasyonu Başkanı Ulusoy da bilir. İsterseniz Ali Şen’e sorun!UEFA, İstanbul’u hedef alan terörden sonra Avrupa ve AB ülkelerinde oluşan “Türkiye Duygusu”nu sezinleyip üyelerinin temsil ettiği hükümetlerin bir gün yapacaklarını öne aldı.***Juventus da, Chelsea de haklıydı. Bu iki futbol takımından şövalye jesti mi bekliyorduk? Sanki “Aman, bizim sevgili fulbolcu kardeşlerimizin ülkesi hain bir terör saldırısına hedef oldu. İstanbul’a iki gün önce gidelim, gitmeden önce buradaki yerel maçlarda saygı duruşu yapalım, maçtan sonra iki gün daha kalıp turizm yapalım ve İslâmcı olmadığı ileri sürülen bir insanlık dışı saldırıya hedef olan kardeş kulüpleri destekleyelim” diyecekler.“Sonucun hiçbir önemi yok. Önemli olan hümanizma ve centilmenlik. Yaşasın futbol oyununun uluslararası dayanışması, kahrolsun küresel terör!” diyecekler.Juventus ya da Chelsea’nin böyle bir jest yapacağını mı sanıyorduk, böyle bir hümanist ve dostça davranış mı bekliyorduk? Sanıyorduysak ve bekliyorsak budalanın budalasıyız!Avrupa’nın büyük kulüplerinin Türkiye futbol takımlarının üç sonuçluk rakipler olmasını kabul ettiklerini mi sanıyoruz? Onlar üç sonuçluk rakip değil, mağlubiyetiyle ve yediği gollerle kendi aralarındaki sıralamada rol sahibi olacak avaraj takımı istiyorlar. Galatasaray’ın geçmişte yaptıkları, Beşiktaş’ın yapmakta olduğu, Gençlerbirliği ve Gaziantepspor’un UEFA kupasında üçüncü tura çıkmaları, UEFA’nın aldığı önlemin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.***Terör saldırılarından sonra “Timsah gözyaşları döken” Avrupa’nın Türkiye’yi ve İstanbul’u sakıncalı adres olarak ilan etmelerine, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’ye “Komşi” statüsü vermesine de kızmayalım. Bilmiyorsak öğrenelim: Uluslararası siyaset budur!***UEFA’nın kararına karşı takımlarımızı turnuvadan çekmenin faturasının ağır olduğunu (“Avrupa Kupalarından üç yıl men ediliriz. Ayrıca ağır tazminat şartları var. Sponsorluk ve TV gelirleri nedeniyle 15-20 milyon dolar ceza öderiz”) Futbol Federasyonu, Galatasaray ve Beşiktaş’tan öğrenen Başbakan Erdoğan “O zaman yapacak bir şey yok. Türklerin yoğun olduğu bir yerde maçı oynalayım” demişti.***Ne İstanbul’un uğradığı terör saldırısı, ne Juventus ile Chelsea’nın ayak oyunları, ne UEFA’nın kararı, ne de Avrupalı politikacıların döneklikleri Türkiye’yi itibarsızlaştırır, ama “O zaman yapacak bir şey yok!” demek zorunda kalan Başbakan’ın teslimiyeti Türkiye’yi onursuzlaştırır. Demek ki ahbap çavuş yarenliğiyle, kirve ve nikah şahidi ilişkileriyle uluslar arası politika yürümüyormuş.Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuvvayi Milliye ruhuna sahip bir hükümet, UEFA’nın kararını elinin tersiyle bir yana fırlatır, içerdiği mesajı ayağının altına alır, ödenmesi gereken 15-20 milyon dolarlık cezayı öder ve futbol takımlarını UEFA’nın düzenlediği bütün organizasyonlardan çekerdi.Anlaşılmıştır ki rica ve el ovuşturma politikalarının uluslararası politikada hiçbir önemi yoktur. Hükümetin UEFA’ya boyun eğmesi sonucu, tüccar zihniyeti ile hükümet etme yanılsaması hezimete uğramıştır. Galatasaray’ın Juventus, Beşiktaş’ın Chelsea ile Almanya’da oynadığı maçların faturasını Türkiye çok ağır ödeyecek.