CİDDİ iktisatçılar kapitalizm ile Hıristiyanlık ve İslam dinleri arasında ilişki kurma çabalarını ciddiye almıyorlar, ama alsalar iyi olur.
Kapitalizm ile Kalvenciliği (başkaları "Kalvincilik" diyorlar ama ben doğrusunu yazıp "Kalvencilik" diyorum) ilişkilendiren Avrupa İstikrar Girişimi’nin amacı başka (yarınki yazımın konusu), Max Weber ve ülkemizdeki müritlerinin amaçları başka. Ama iki taraf birbirinden yararlanıyor.
Bu yazı dizisinin sonunda Tevrat ve İncil kaynaklarına giderek, Hıristiyanlığın aslında kapitalizmin savunucusu olmadığını kanıtlayacağım. Daha sonra sıra Max Weber’e gelecek.
YOĞURT YEME FARKI
Max Weber kapitalist birikimi Protestan kuramına bağlar, W. Sombart ise sanayi kapitalizmini etkileyen unsurun Katolik düşüncesi olduğunu ileri sürer. İkisi de hayal kurar. Walt Whitman Rostow ise sanayileşmenin "ulusal utanma duygusu"na bir tepki olduğunu söyler. (Joan Robinson, İktisadi Felsefe, V Yayınları 1986, S.113)
Japonya’da 1867’de ortaya çıkan Meiji Restorasyonu, W.W.Rostow’un görüşüne örnek gösterilebilir. Ama Çin’in tepki için neden 1949 yılına kadar beklediğini açıklamaz.
Fakat bir Türk atasözü her şeyi açıklar: Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır!
KOCAMAN BİR SIFIR
Ancak, reformcu Müslümanlarımızdan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kayserili yiğidin kendine özgü bir yoğurt yiyişi olduğuna inanmıyor olmalı ki:
"Son dönemde Kalvinistler diye ilginç bir tartışma yaşanıyor. Bir taraftan muhafazakárlar, bir taraftan manevi değerlere önem verenler, bir taraftan dindar ama aynı zamanda modernliği gerçekleştiren atılgan ve kalkınmayı yürütenler, din sosyolojisiyle ilgilenenler bunu çok iyi bilirler. Bunun adı Hıristiyanlıkta Kalvinizm olur. Başka dinlerde başka isimler alır. Kayseri’deki sosyolojik olayı da aynı şekilde buna benzetiyorlar. Böyle izah ediyorlar. Bu çok doğru." (Hürriyet, 30.1.2006)
Bakan Abdullah Gül’e ve Kayseri’nin Kalvenistliğini savunanlara kocaman bir sıfır veriyorum!
Postmodern sosyologlar ile postmodern iktisatçılar, Karl Marx’ın tahtalı köyü boyladığına inandıkları için, onun, kapitalist ilk birikimin, ticari ve sınai kapitalizminin gelişmesinin kaynağında gezginci ve lanetli Yahudi’nin bulunduğunu söylediğini unuturlar.
TANRISIZ KAPİTALİZM
Kapitalizmi dine, dolayısıyla Tanrı’ya bağlamak çok tehlikeli bir düşüncedir. Böyle düşünenler hem dini hem de Tanrı’yı tartışma konusu yaparlar.
Kapitalizmin ilk sermaye birikimi ve daha sonra şahlanışı döneminde, sadece erkek işçilerin değil özellikle kadın ve çocuk işçilerin gördüğü muamele hiçbir dinsel ilkeyle bağdaşmadığı gibi Tanrı adaleti kavramını da yaralar. Tanrı’yı itibarsızlaştırır. Çünkü hiçbir din ve Tanrı bu kadar gaddar ve adaletsiz olamaz.
Bırakın, kapitalizm dinden ve Tanrı’dan yoksun kalsın; dini ve Tanrı’yı kapitalizmin emrine vermeyin, onunla özdeşleştirmeyin. Yoksulu, başka bir din ve Tanrı aramak zorunda bırakmayın!