Paylaş
Sivil darbe yasa ve yönetmelik çıkartarak, yasaları saptırarak, okulları ve memur kadrolarını ele geçirerek, yeni “müsteşarlıklar” kurarak yapılır. Toplumsal yapı mutasyon geçirir ve toplumun genleri değiştirilir, zihinsel yapısı hormonlanır. Tıpkı Fethullah Hoca’nın bir zamanlar söylediği gibi yavaş yavaş, çaktırmadan, sineğin belini incitmeden.
Bu süreci yani Sivil Darbe sürecini “Toplumun İslamileştirilmesi” adı altında yıllardır yazıp anlatıyor(d)um. Demek ki toplumun İslamileştirilmesi programına “Sivil Darbe Süreci” diyor bazıları ki böyle bir tanımlama da mümkündür. Ya da “Sivil Vesayet”.
BİRAZ UKALALIK
Ama izin verirseniz biraz ukalalık yapmak istiyorum: Çağdaş açık toplumun en önemli iki özelliği “demokrat, demokrasi” ve “sivil” sözcük-kavramlarında odaklanıyor, doğru mu?
“Demokrat” ve “demokrasi” üzerine çok yazdım. İsterseniz “Cumhuriyetsiz Demokrasi” ve “Demokrasisiz Demokrasi” (Cumhuriyet Kitapları, 2009) kitaplarımı okuyabilirsiniz.
Ama “sivil”in anlamı ne? Fransızca “civil” sözcüğü Latince “civilis”ten geliyor. Türkçesi “yurttaş”. Yani bir kentin, kent devletin (cité) sakini. O kentte, o ülkede vatandaş olarak oturan kişi. Ayrıca uygarlık (la civilisation) sözcüğü de sivil sözcüğünden geliyor.
SİVİL = LAİK
Ama işin bam telinin sırası şimdi: “Sivil” Batı dillerinde “lâdini” yani “dinsel olmayan” anlamına geliyor. “Laik”’in (laikos) de lâdini (dinsel olmayan) anlamına geldiğini anımsayalım. Yaninin yanisi: “Sivil” demek “laik” demektir. Sivil = Laik! Tamam mı?
Demek ki laikleşmeden sivilleşmek mümkün değil.
Bir uyarı: “Askerî”nin karşıt anlamlısı kesinlikle sivil değil, “başıbozuk”!
Demek oluyor ki laikleşmeden sivilleşmek, sivilleşmeden laikleşmek mümkün değil!
Hal böyle iken, AKP iktidarı bir yandan toplumu İslamileştirmek için her yönteme başvuracak, bir yandan da sivilleşmeyi savunacak. Bu mümkün değil!
İslamileşen, İslamcılaşan birey ve toplum sivilleşemez, efendim! Sivilleşemediği için laikleşemez, laikleşmediği için sivilleşemez; sivilleşemediği ve laikleşemediği için de demokratlaşamaz, efendim!
ARINÇ’IN BASKINI
Sonuç olarak: Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve öteki Cumhuriyet devrimleri toplumu sivilleştirmek, laikleştirmek için yapıldı. Bir toplum laikleşmeden, sivilleşmeden demokratlaşamaz. Buna göre: AKP hükümetinin “demokratik açılımı” laikleşme ve sivilleşme yönünde olmalıdır. Olması gerekmez mi?
Oysa, AKP hükümeti, toplumu İslamcılaştırmanın aracı olarak gördüğü imam hatip okullarını yaygınlaştırmak için türlü oyun oynuyor. Laik orduyu itibarsızlaştırmak için türlü çeşitli komploya göz yumuyor, ortak oluyor. TBMM’nin denetim gücünü elinden alıyor. Yasama (TBMM) ve yürütme (hükümet) erklerini millet adına denetlemek hakkına sahip olan Yüksek Yargı organlarını düşman ilan ediyor. Bu eylemler bir iktidarı diktatörlüğe götürür. Aynı iktidarın laiklik ilkesiyle sorunu olduğu için sivilleşmesi, toplumu sivilleştirmesi de mümkün değil. Efendim, galiba, işte bu açıkladığım nedenlerden dolayı AKP iktidarının sivil darbeye yöneldiği kuşkuları yoğunlaşmakta.
Haftalardır yazdıklarım kuramsal bir senaryo, hatta bir “paranoya”(!) olarak kabul edilebilirdi. Ama Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın TBMM Başkanvekili Gürdal Mumcu’nun makamına yaptığı baskın yazdıklarımın hayal ürünü olmadığını doğruladı.
Paylaş