’MUHAFAZAKAR Türkiye’nin bütün katman ve kesimlerinde, İslamcı muhitlerinde unvanlar ve payeler bol kepçe dağıtılır. Bu kimselerin dokuza çıkan adı her ne olursa olsun bir daha inmez sekize. Böylece yazar, düşünür, bilim adamı olması gerekenler şeyhleşirler. Bu çarpıklığı Prof. Dr. Şerif Mardin örneğinde de görüyoruz.
Şerif Mardin’in öğrencisi olmadım, tanışmadım, kendisine herhangi bir cemaat hayranlığım yok. Kitaplarını son birkaç yıl içinde okumaya çalıştığım için, ne sosyal bilimciliğine ne de bir aydınlığına. Neden böyle olduğunu anlatayım:
Ayşe Arman’ın Şerif Mardin ile yaptığı ve 16 Eylül tarihli Hürriyet’te yayınlanan söyleşide herkes gözünü sosyoloğun tek cümlesine çevirdi. Gazete yazıcıları da sadece, türban yasağının yüzde yüz antidemokratik olduğunu, kadınların geleceğini tehlikede gördüğünü ileri sürdüğü cümleyi ele aldılar. Mardin’in kadınların geleceğini tehlikede gördüğünden etkilenen gazete yazıcıları bunca yıldır akılları neredeydi? 1970’lerin ortalarından itibaren meydana gelen olumsuz gelişmeleri kör gözleri göremeyenler şimdi alkış mı bekliyorlar?
İLGİNÇ BİR TANIM!
Kadınlarla ilgili çok ciddi sorunların olduğunu söyleyen Şerif Mardin, "Belki de bütün bukorkular yersizdir" diye ekliyor. Bir toplumsal olgu ya tehlikelidir ya da değildir. Bu olguyu bir sosyolog tehlikeli bulabilir, bir başkası bulmaz. Bu da doğal. Ama tehlikeyi saptayan bir bilim adamının "Belki de bu korkular yersizdir" dediğine ilk kez tanık oluyoruz.
Oysa tehlikenin ne olduğunu kendisi açıklıyor:
"19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Anadolu’da çok teşkilatçı bir dini kurum yayılmıştı: Nakşibendilik. Nakşibendilik, yalnız dini inanç değil, aynı zamanda insanlara yön vermeye çalışan bir kuruluştu. Türkiye’de bilinmeyen bir şey, Nakşibendilerin 18. yüzyılın sonunda ve 19. yüzyılda teşkilatçı olmaya başladıkları. Mahalli teşkilatçı. Devletle rekabet halinde. Kemalistlerin göremedikleri şeylerden bir tanesi, Nakşibendilerin kurdukları teşkilatın ne kadar güçlü olduğu. Bunu anlayamadılar."
Prof. Dr. Şerif Mardin fena halde yanılıyor. Cumhuriyet, Nakşibendiğin nasıl bir bela olduğunu taa birinci Meclis’te görmüştü. Çıkartılan Devrim Yasaları bunun en önemli kanıtı.
Başta Şeyh Said isyanı olmak üzere Kürt isyanlarının Nakşibendiler tarafından çıkartıldığını bilmiyor mu Şerif Mardin? Devletle rekabet halinde olan Nakşibendiler, Nurculuk, Yeni Nurculuk (Fethullahçılık) ve öteki cemaatler neden teşkilatlandılar? Cumhuriyeti yıkmak için! Bunun böyle olduğunu çok iyi biliyor Said Nursi uzmanı ve hayranı Şerif Mardin ama bilimsel dürüstlüğü unutup söylemiyor gerçeği! Söyleyemiyor! Söylemeliydi!
NAKŞİ ANAYASA!
17 Eylül tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Anayasa Mahkemesi eski başkanlarından Mustafa Bumin’in de uyardığı gibi, sorun sadece türban değil, modern kadınlarımızın dekolte kıyafeti ya da boğaz sefaları değil. Her geçen gün büyüyen İslamcı faşizm. Bu faşizmi görenlere paranoyak muamelesi yapıldı. "Roberto Carlos Cengiz Çandar takımı" tarafından antidemokrat ve askerci ilan edildi. Kimileri uyanıyor ama artık çok geç. Nakşibendi darbesi çoktan başladı. Çok yakında nur topu gibi bir Nakşi anayasamız da olacak.