YARGITAY Başsavcısı’nın AKP hakkında kaleme aldığı iddianame, bu iddianameye AKP’nin ve AKP lejyonerlerinin gösterdiği marazi tepki, kalan umudumu da alıp götürdü. Zavallı ülkem!
Yargıtay Başsavcısı’nı görevini yaptığı için kutlayacak değilim. Görevini yapan insan kutlanmaz. Ama bu davayı açma girişiminde bulunmasaydı hem yasalar hem de tarih önünde altından kalkamayacağı bir sorumluluk altına girerdi.
Yargıtay Başsavcısı’nı savunmuyorum! AKP’yi 2002’den bu yana ağır bir biçimde eleştirdim. Bu eleştirilerimi bir suçlama metnine çevirmek aklımın kıyısından bile geçmez.
Bu konuda, ancak, dile getirilen saçmalıkları, çiğlikleri sergilemek için söz alıyorum. O kadar! Bu da benim vazgeçilmez görevim!
TEŞHİRMASASI
Ancak, AKP’nin kurucularından, Şişman Bertha toplarından, eski TBMM Başkanı Bay Bülent Arınç, "Böylesine bir davada böylesine bir iddianame ile suçlanmak bana ancak şeref verir!" diye nara atmaya kalkışırsa, bu narayı, nara sahibinin zihniyetini teşrih masasına yatırmak zorundayız! Bu türden nara atarak savcının suçlamasıyla böbürlenen sanığın davasını üstlenecek aklı başında bir avukat var mıdır? Hiç sanmam, hiç!
Bay Bülent Arınç, ciddi bir hukukçu olmadığını kamuoyu önünde bir kez daha kanıtlıyor!
İŞTE O SÖZLER
"Bu davada suçlanan insanlardan ilk 3 kişi arasında benim de ismimin olduğunu söylüyorlar. Görmedim de başkalarının yalancısıyım. Bu beni üzmez, endişe ve korkuya sevk etmez. Ama attığım her adımın, yaptığım her işin hesabını şerefle veririm. Biz bulduğumuz doğruların arkasındayız. Böylesine haksız bir davada ismim geçmeseydi kendimden endişe ederdim. Böylesine bir davada böylesine bir iddianame ile suçlanmak bana ancak şeref getirir. Bundan böyle milletimin vereceği karara hazırım. Dün akşamdan beri konuşulanları ibretle izliyorum. Kimse AKP kapatılır diye zil çalıp oynamasın, herkes ağzından çıkana dikkat etsin!" (Bülent Arınç, Hürriyet, 16.03.08)
ONUR SUÇLAMALARI!
Şimdi gelelim Bay Bülent Arınç’ın kendi ağzından çıkan ve Yargıtay Başsavcısı’nın iddianamesinde yer alan cümlelerin oluşturduğu, onur duyduğu suçlamalara:
"Meclisimizin sivil, dindar, demokrat bir cumhurbaşkanı seçecek olmasına niye itiraz ediliyor?"
"Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısını, görev sahasını değiştiririm. Yüce Divan yetkisini alabilirim. Her şey yaparım. Ben Meclis’im."
"Devlet dini inançların yaşamasını teminat altına alması gerekirken, tersine kamusal alanda bazı inançların yaşam hakkını kısıtlamaktadır."
"Anayasa’nın hiçbir yerinde ’laiklik şu anlama gelir’ şeklinde bir açıklama yok."
"Batı kültürünün yaşadığı laiklik duygusu ile Türkiye’de dayatılmak istenen laiklik arasında büyük fark var." (Hürriyet, 16.03.08)
* * *
Bay Bülent Arınç’ın ısrarla laikliği yeniden tanımlamak istediğini de anımsıyorum. Yargıtay Başsavcısı’nın iddianamesinde yer alan suçlamalar, "Hasan Sabbah müridi" İslamcılar dışında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için hiç de iftihar edilecek iddialar değil!