Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM), Refah Partisi'nin kapatılmasıyla ilgili kararını yayımlayan Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında, o iğrenç fotoğraf gene yer aldı.
'Hoca'nın 'Saadet'i yıkıldı' altyazısıyla yayınlanan fotoğraf, Milli Görüş ideolojisinin çağdaş dünya ile çelişen çağdışı yüzünü yansıtmaktadır. AİHM'nin, Refah Partisi'nin kapatılma kararını haklı bulması için bir yığın dosya incelemesi, hukuksal dayanak araması gerekmezdi. Sadece bu fotoğraf yeterdi.
*
O iğrenç fotoğrafı betimleyeceğim: Kırlık bir yerde Erbakan Hoca bir sandalyenin üzerine oturmuş. Ceketsiz. Gömlek kolları çemrenmiş, pantalon paçaları sıvanmış. Sol ayağında bir şıpıdık. Cömelmiş bir adam Hoca'nın sağ ayağını bir peşkirle kuruluyor. Hoca'nın gerisinde, elinde bir havluyla bir kravatlı adam duruyor. Hoca'nın solunda duran iki adam, onun tombul ayacığını kurulayan arkadaşlarını ilgiyle izliyor. Bu Brueghel tablosunda bir de ne yaptığı anlaşılmayan, öne doğru eğilmiş biri var. Su dolu leğen görüntüde yer almıyor, ama Hoca'nın korumaları muhteremin tombul ayacıklarını abdest aldırmak amacıyla yıkamaktalar. Manzarayı ve eylemi islámî açıdan eleştirmek benim işim olmadığı gibi umurumda da değil!
Bu fotoğraf XX.yüzyılın en iğrenç, en utanç verici insan görüntülerinden biridir. İnsanlığa, insan haklarına, insan onuruna hakarettir. Bu görüntüyü ancak teokratik bir göz ve bir şeriatçı kafa kabul edebelir. Demokratik ülkelerde, taraflar gönüllü olsalar bile, kamu vicdanı böyle kölelik ilişkisine izin vermez.
Bu fotoğraf, Şeriat düzeni kurmak isteyen Erbakan'ın ve partilerinin zihinsel yapısının simgesi olarak kabul edilebilir.
Erbakan düşüncesini mahkûm etmek için sadece bu fotoğraf yeter.
*
AİHM, Refah Partisi davasında Türkiye'yi haklı bularak demokrasilerin antidemokratik girişimler karşısında kendilerini koruma haklarını teslim etti.
'Liberal' kılığında, 'Liberal Demokrasi' adına ve Avrupa hesabına Türkiye'yi önceden mahkûm edenlerin, kendini savunan demokrasiyi 'Militan Demokrasi' tanımlamasıyla küçümseyenlerin yerinde olmak istemezdim. AİHM'nin 'Militan Demokrat' kararı karşısında tam anlamıyla madara olmuşlardır! Şeriat tehlikesini laikçi paranoya olarak tanımlayan 'Kalın liberaller' de ağızlarının payını almışlardır. Onların yerinde de olmak istemem. Aralarında yüksek yargıçlar da olmak üzere, Anayasa'nın tanımladığı laiklik ilkesini savunan cumhuriyetçileri 'Laikçi' sıfatıyla sarakaya alanların hukuk bilgileri Avrupa sınavında sınıfta kalmıştır. Sanırım, bundan böyle biz fanilerin arasına karışırlar ve ayakları Türkiye topraklarına basar.
Küçük bir muharebe kazanmanın büyüklük vehmiyle, televizyon meydanlarında 'Çok hukukluluk sistemi'ni kasıla kasıla savunanları ve bu dáhiyane buluşu (!) kerim bir hoşgörüyle alkışlayan álimleri dinlerken için için gülümsüyordum, şimdi kahkahayla gülüyorum. 'Medine Sözleşmesi' fantezisini heyecanla tartışanları ve bu safsataları hayranlıkla dinleyenleri de acıyarak anımsıyorum.
*
Reytin çıngarı uğruna, Laik Cumhuriyet'in temel ilkelerini 'Şeriat' kurallarına göre sorguya çektiren, sınava sokan bütün televizyon ve radyo programları, gazete ve dergi söyleşileri, AİHM'nin bu tarihî kararından sonra günáh çıkartmalı ve özeleştiri yapmalıdır. İki paralık reyting çıngarı için 'taciz' ettikleri Cumhuriyet'ten özür dilemelidirler.
*
Liderlerinin tombul ayaklarının, görevli ya da gönüllü 'özgür insanlar' tarafından yıkanmasından tedirgin olmayanların politik bilinçten yoksun olduklarını bildiğim için, 'eski' ve 'yeni' Milli Görüşçülerin şaşkın tepkilerini acıma duygusuyla izliyorum. Türkiye'yi AİHM'ne şikayet etmişler ve sonuçtan emin, 31 Temmuz gününü iple çekiyorlardı. Milli Gazete 'Beklenen Gün' manşetiyle zaferi müjdeliyordu. AİHM'nin kararıyla 'knock down' oldular..
Yok 'Yanlış karar'mış, yok 'Sicilleri bozulmuş', yok 'Çifte standart'mış!..
*
AİHM'nin çok önemli bir 'dönemeç' karar verdiğini söylemek için álim olmanın gereği yok. Ama bu kararın içerdiği, laikliğin evrensel anlamına gönderme yapan açık mesaj kesinlikle gözden kaçmamalı: İddia edildiği gibi, Evrensel Laiklik'in, din ve vicdan özgürlüklerini güvence altına almak gibi özel bir görevi yoktur. Onun amacı, siyasallaşan ve gündelik yaşama müdahale eden din kurallarına (Şeriata) karşı birey ve toplumu korumak; onların özgürlüklerini ve yurttaşlık haklarını savunmaktır.
AİHM'nin bu kararının, laiklik tanımını gerçek anlamından uzaklaştıran gerici ve liberal safsataların ortadan kalmasına yardımcı olacağını sanıyorum. AİHM'nin geleceğe yönelik yorumu Laiklik tanımı üzerinde açılan tartışmalara son verecektir.