GAZETE yazıcıları arasında bir "Özdemir İnce Manyakları Grubu" var. Sayıları çok fazla değil. Yıllar geçtikçe hastalıkları iyice ağırlaşmaya, "Özdemir İncemania" kalıcı ve bulaşıcı olmaya başladı. Yakında bazılarına deli gömleği giydirilirse hiç şaşırmam!
HASTA MUHTEREM!
Bunlardan biri dokuz-on yıl kadar önce bana telefon edip kendini tanıttı: Bir gazetede köşe yazıcısıymış ve de hikáye yazıyormuş. Tanımıyordum. Ayıp olmasın diye bir şey söylemedim. Simyacı’yı çeviren kişi olup olmadığımı sordu. İstemeye istemeye "evet" dedim. Bunun üzerine Simyacı’da anlatılan öykülerin Kuran’da yer almasına karşın yazdığım dip notlarında neden Tevrat ve İncil’ireferans verdiğimi sordu.
Kendisine, bu üç kitap ister Tanrı vahyi, ister insan elinden çıkmış olsun, Tevrat’ın İncil’e, Tevrat ve İncil’in de Kuran’a kaynaklık ettiğini; Tevrat’ın gerisinde ise Mezopotamya mitolojisi bulunduğunu söyledim.
"Siz Yahudi misiniz?" diye sordu. "Nereden çıkardınız?" dedim. "Tevrat ve İncil’i çok iyi biliyorsunuz" dedi. "Kuran’ı da iyi bilirim!" dedim. Bu muhterem o tarihten bu yana çok "hasta!". Yazılarımda adının geçmesi için belki de yatırlara mum yakmakta!
PARİS’E SORUN
Hiçbir zaman yazılarımın konusu, hedefi olmaz bu zevat! Ama paranoya dolayısıyla karşımda açmaza düştüklerini sandıkları zaman şairliğime zayıf not verirler. Şu anda "Beşinci Sınıf Şair" muamelesi görüyorum. Ve elbette gülüyorum! Dağlar-taşlar da gülüyor!
Zuladan çıkardıkları ikinci kart ise Hürriyet Gazetesi’nin "Mini Etekli Kızı Diri Diri Yaktılar" (20.12.03)manşeti. 20.12.03 tarihinde ilk bölümü yayınlanan dizi yazım meğer yalanmış, asparagasmış, Mağripli İslamcılar hiçbir kızı yakmamışlar. Beni Basın Konseyi’ne şikáyet ettiler. Kanıtlarımı inceleyen Konsey, şikáyeti geri çevirdi. Çıldırdılar! Dizi yazıma "2004 Yılı Bülent Dikmener Ödülü Özel Jüri Ödülü" verildi, bir kez daha çıldırdılar.
Kendilerine kaç kez yol gösterdim. Bir kez daha yineleyeceğim: Paris’te yaşayan bir İslamcı ya da Fethullahçı avukat bulun. Avukat, Paris Emniyet Müdürlüğü’ne (Prefecture de Police) dilekçe verip olayın olup olmadığını sorsun. Paris Emniyet Müdürlüğü’nün vereceği cevabı Zaman, Yeni Şafak ve Vakit gazetelerinde yayınlasınlar. Ellerinde beni mat etmek için bir tek olanak var: Paris Emniyet Müdürlüğü’nün yazısı! Gerisi "lagaluga!"
EKMEKPARASI!
Geçmişimde karanlık, bulanık, lekeli bir noktayı haldır haldır aradıklarını biliyorum. Boşuna gayret, bulamazlar! Kendilerine bir olay anlatayım, belki ders alırlar:
Bendeniz yıllar önce TRT Televizyonu Program ve Yayın Planlama Müdürü’yken, sola ihanet ettiğimi yazan bir gazeteci vardı. Kendisi solcu, sosyalist ya da komünist değildi. Çıkarcıydı
Bir gün sabah odama geldiğim zaman, benimle birlikte çalışan üç şube müdürü ile oturduğunu gördüm. Barışmak istiyordu. Şöyle konuştu: "Seni iyice araştırdım, TRT ve televizyonda çalışan yakının yok, kimseye borcun yok, rüşvet almıyorsun; meyhanelerde-barlarda rezalet çıkarmıyorsun; tiyatrocular, sinemacılar, şarkıcılar arasında sevgilin ve metresin yok. Ben de ne yapayım, sana soldan saldırıyorum. Benim de ekmek parası kazanmam lazım!"
Bu zat 30 yıldır benim için "yok", 30 yıldır kendisiyle konuşmuyorum. Ama itiraf etmeliyim: Bu insan, günümüz "Özdemir İnce Manyakları"ndan 100 gömlek daha kalitelidir.