TARİHİMİZLE, geçmişimizle "yüzleşmek" lafını ben icat etmedim! Ancak ben tarihimizle, geçmişimizle yüzleşmek isteyenlerin getirdiği sınırı kaldırarak her şeyle özgürce yüzleşiyorum. Başkalarına da bunu öneriyorum.
"Tarihinizle, geçmişinizle yüzleşin!" diyen ecnebiler, aslında "Ermeni soykırımını kabul edin, Hıristiyan azınlıkları ezdiğinizi kabul edin!" diyorlar.
"Tarihimizle, geçmişimizle yüzleşelim!" diyen bizimkiler, "1923-1950 döneminin antidemokratik, faşizan, zorba, ceberrut, İslam düşmanı olduğunu kabul edin!" diyorlar. Ve söz konusu dönemi eleştirip yüzleşmek isterken, yalan sosuna buladıkları iddialarla Atatürk’ü diktatör ilan ediyorlar. Ben de diyorum ki, "Sadece 1923-1950 dönemiyle değil 1950-2006 dönemiyle de yüzleşelim". Bu dönem geçmiş değil mi?
O zaman beni, Demokrat Parti ve Adnan Menderes düşmanı ilan ediyorlar. Böyle yapıyorlar, çünkü o dönem ameliyat masasına yatırılırsa, Demokrat Parti’nin demokrat olmadığı, Adnan Menderes’in de seçilmiş hükümdar ve halife olmayı hedeflediği gerçeği ortaya çıkar.
* * *
Yeni Şafak’ın "İslamcı" yazıcısı Hüseyin Hatemi de Menderes’e karşı yatışmaz bir kin beslediğimi yazıyor (22.10.2007). Yazıcının, Avrupa’daki Hıristiyan Demokrat partiler ile Türkiye İslamcılarının İslami şeriat projelerini aynı kefeye koyması, cevap vermeyi gerektirmez bir militanlık. 1936 doğumlu bir vatandaş olarak, Adnan Menderes’in bütün yapıp ettiklerine tanıklık ettim. Adnan Menderes’in 27 Mayıs darbesi ile devrilmesine, "sakıt ve sabık" ilan edilmesine, Yassıada Yüce Divanı’nda ölüme mahkûm olmasına ve asılarak idam edilmesine tanık olacak yaşta ve bilinç düzeyinde idim.
Adnan Menderes’in idam edilmiş olması, onun siyasal geçmişini ve sorumluluklarını aklamaz. Tek parti diktatoryasında (!) Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Cumhuriyet Fırkası, Takrir-i Sükûn Kanunu, İstiklal Mahkemeleri dolayısıyla Mustafa Kemal, İnönü ve CHP’yi hedef tahtası yapanlar, Varlık Vergisi dolayısıyla CHP’nin ümüğünü sıkanlar, aşağıdaki suçlar yüzünden yargılanan gardırop demokratı Adnan Menderes’i ve demokrasinin ırzına geçen Demokrat Parti’yi nasıl savunabilirler?
1) 14.12.1953 tarih ve 6195 sayılı yasa ile CHP’nin mallarına el konulması; 2) Millet Partisi’ne oy verdiği için Kırşehir’in ilçe yapılması; 3) Hákim teminatı ve mahkeme istiklalinin ihlali; 4) Seçim kanunu üzerinde yapılan değişiklikler; 5) Tahkikat Encümeni kurulması; 6) Toplantı, Gösteri ve Yürüyüş Kanunu; 7) Çanakkale Geyikli olayları; 8) 6-7 Eylül 1955 olayları; 9) Demokrat İzmir Gazetesi’nin tahribi; 10) Topkapı olayları; 11) İstanbul-Ankara olayları. Vb...
* * *
Adnan Menderes’in, Cumhuriyet devrimlerini "Halka mal olmuş devrimler, halka mal olmamış devrimler" diye ikiye ayırması ve uygulamalarıyla Karşı Devrim’i başlatması bunlara eklenebilir. Ekonomik kalkınma mucizesi olarak şişirilen 1950-1960 dönemi ise, hem özel sektör (1950-1953) hem de devletçi ekonomiye geri dönüş (1953-1960) uygulamaları bakımından tam bir fiyaskodur. Ben, bir süredir 1950-1960 dönemiyle yüzleşiyorum. Devam edeceğim. "Hacivatlar", "Karagözler" de buyursunlar sofraya!