Paylaş
Merak etmişsinizdir, arz edeyim: Mehmet Barlas 26 Ocak tarihli Sabah’ta “Enis Berberoğlu’nun işi kolay değil!” başlıklı bir yazı yayımladı. Okuyalım onu:
* * *
“Hürriyet’in yönetimini üstlenen Enis Berberoğlu’nun işi kolay değil. / Özellikle köşe yazarları ‘Büyük Gazete’de olmanın gereklerini yeniden hatırlamak durumundalar. / Çünkü köşe yazarlığı da gazeteciliğin bir dalı. / Geçen hafta sonunda kaybettiğimiz Türkiye’nin kültür yaşamına büyük katkılar yapmış olan Şakir Eczacıbaşı hakkında dünkü Hürriyet’te bir tane bile köşe yazısı yoktu. / Yaşayan Ertuğrul Özkök için ağıtlar yazan Hürriyet ailesi üyelerinin hiçbirisi, ölen Şakir Eczacıbaşı için tek satır yazmaya gerek görmemişti. / Oysa ‘Büyük Gazeteler’ için tüm toplum bir ailedir. / Şakir Eczacıbaşı’nın katkısı ile düzenlenen festivallerdeki konserler için sayısız yazının ve haberin yayımlandığı bir gazetenin, onun ölümünü yorum sütunlarında görmezden gelmesi, gazetecilik anlayışından sapışın bir işaretidir. / Şakir Eczacıbaşı bu topluma evrensel kaliteyi ve değerleri getirmeye ömrünü adamış bir kişiydi. / Sitcom yorumculuğunun Şakir Eczacıbaşı’nın ölümünü atlaması, Enis Berberoğlu’nun üzerinde durması gereken sorunlardan sadece bir tanesidir.”
SEFİL METİN
Mehmet Barlas’ın Enis Berberoğlu ile Ertuğrul Özkök’e karşı yaptığı densiz saygısızlığa hak ettiği cevabı vermek bana düşmez. Söz konusu yazı, benim açımdan ve beni ilgilendirdiği ölçüde, şu sıfatlarla nitelendirilebilir: Gammaz, ispiyoncu, muhbir, jurnalci ve özetle sefil bir metin! Mehmet Barlas Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni olsaydı, beni makamına çağırıp Şakir Eczacıbaşı hakkında bir mersiye yazmamı mı isteyecekti? Böyle bir şey isteyen (isteyecek) kişi alacağı yanıta katlanacak olgunlukta olmalıdır. Bay Barlas bu olgunlukta mı?
Rahmetli Şakir Eczacıbaşı’nın bir “mécène” olarak yaptıklarını biliyor olmam, ardından yazı yazmamı gerektirmez. Böyle bir şeyin benden istenmesine “Kuru deriden bal çıkarmak” denir.
TUTUKLATMAMIŞ
Hürriyet Gazetesi’nde 10 yıldır yazıyorum ama Mehmet Barlas’ın ileri sürdüğü gibi bir gazeteci değilim. Bir gazetede yazan şair ve yazarım. Bay Barlas ise bir gazeteci ama yazar değil. Bir yazar olmadığı için, Nâzım Hikmet’in doğum ve ölüm günlerinde; Melih Cevdet Anday, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Nezihe Meriç, Salim Şengil, İlhan Berk, Aziz Çalışlar’ın ve öteki edebiyatçıların ölümlerinin ardından herhangi bir yazı yazmaması bana çok doğal gelir. Yazmış olsaydı şaşırırdım. Yazdıysa şaşırırım!
Laf Mehmet Barlas’tan açılmışken: Tufan Türenç dostumuz 27 Ocak tarihli Hürriyet Gazetesi’nde ilginç bir anısını yazdı. 12 Eylül döneminde, Milliyet Gazetesi Başyazarlığı görevini yürüten Bay Barlas’ın, darbeci başı Kenan Evren nezdinde girişimde bulunarak, gazetenin yazarı Prof. Dr. Mümtaz Soysal’ın tutuklanmasına engel olmuş. Aferin!
ŞOFÖR MAHALLİ
Kaderin cilvesine bakın ki, 12 Eylül’ün baş darbecisinin kankası Mehmet Barlas, bugün aslan yürekli bir darbe karşıtı. Mehmet Barlas her zaman şoför mahallinde oturmaya meraklı olduğu için bu bana garip gelmiyor. Bu yüzden de bir başka haneye bile talimat veriyor!
Kıssadan Hisse: Mehmet Barlas darbecinin başarılısını sever, darbeyi plan(!) düzeyinde bırakanlardan hiç mi hiç hoşlanmaz. Darbe(ci) adaylarına duyurulur.
Paylaş