Lodeve güney Fransa’da küçük bir kent. Montpellier’in kuzeyinde. Akdenize bir saat uzaklıkta. Zaten, Lodeve’liler kentlerini Akdeniz’in kapısı olarak tanımlıyorlar. Bu benim Lodeve’e ikinci gelişim. İlk gelişim yedi yıl önce. Lodeve’de yedi yıldır bir “Uluslar arası Şiir Festivali” yapılıyor: “Akdenizin Sesi”. Lodeve, teknolojinin değişmesiyle, ham maddenin tükenmesiyle sanayi kenti olma niteliklerini yitiren yerleşim yerlerinden biri. Fabrikaların kapanmasıyla, kent sakinlerinin işsizliği tanımasıyla özgüvenini yitiren kent “Şiir Festivali” yapmaya karar verdiği zaman Le Monde gazetesinde “İşsizliğe karşı şiir” başlıklı bir yazı yayınlanmıştı. Yedi yıl içinde, Şiir Festivali sayesinde Lodeve bütün Avrupa’da tanındı.Lodeve’in bahtı giderek açılıyor: Paris’i güneye bağlayan ikinci otoyol, Paris-Barselona otoyolu Lodeve’den geçiyor. Yol tamamlandığı zaman kentin kaderi epeyce değişecek.***25 temmuz Pazar günü, saat 16-17 arasında, Cour Casablanca’da, İspanyol Jose-Maria Alvarez, Turgay Fişekçi ve ben üçlü söyleşi yapacağız. Söyleşiyi Fransız Catherine Farhi yönetiyor. Turgay Fişekçi, eşim Ülker ve ben 15.45’te Casablanca Avlusu’na gittiğimiz zaman kimse yoktu dinleyici olarak. İspanyol Alvarez de gelmemişti. Biz Turgay ile konuşma masasındaki yerimizi aldık. Bu sırada görevlilerden biri, “Monsieur İnce, size Lodeve’in tek Türkünü takdim ederim” dedi. Orta boylu, son derece temiz giyimli, çekingen bir insan duruyordu karşımızda. Kendisini masaya davet ettik ve tanıştık: Adı Cevat Kızılkaya. Lodeve’e 33 yıl önce gelmiş. Geliş tarihi: 24.10.1971. Konya Ereğli’sinden. ***Konya Ereğlisi Toros dağlarının İç Anadolu yakasındadır. Dağın eteklerinde. Cevat Kızılkaya Lodeve’e, sanırım, Kuzey Fransa’dan bir yerden gelmiş. Neden geldiğini sormaya vaktim olmadı. Belki sordum, onun açıklamaya vakti olmadı.Ancak, o gün masada yanımızda otururken kendisinden ve bizden gurur duyuyordu. Kısa bir süreliğine de olsa artık Lodeve’in tek Türkü değildi, yanında üç memleketlisi vardı.***O günden sonra Konya Ereğlisi’nden Lodeve’li Cevat Kızılkaya’ya her gün bir yerde rastladık. Elinde her zaman bir file vardı. Birinde, Place de l’Abbayé’deki evinin kapısını açarken gördük. Bizi eve kahve içmeye davet edemediği için üzgündü. Çünkü Fransız eşi hastaydı. Sıradan bir hasta değildi eşi, felçliydi. Cevat Kızılkaya eşine bakıyordu. Eşine sevgi ve ihtimamla baktığını bütün Lodeve biliyordu. Bu yüzden ona saygı ve sevgi duyuyorlardı.***Cevat Kızılkaya malûlen emekli olmuş. “Neden Ereğli’ye dönmüyorsunuz?” diye sorduğum zaman, Fransa’daki sağlık ve sosyal yardım hizmetlerinin çok geniş ve güvenli olduğunu, bu nedenle Fransa’da yaşamanı sürdürmeyi seçtiğini söylemişti. Henüz Fransız eşinin hastalığından söz etmemişti.Cevat Kızılkaya’nın tertemiz hali ve elle tutulur yalnızlığı içime demir attı, kendisini ilk gördüğümden bu yana.***Cevat Kızılkaya sadık bir Hürriyet okuru. Hürriyet’in Lodeve’deki tek okuru. Gazeteyi her gün Montpellier’den getirtiyor. Onun sayesinde Lodeve’de epeyce ünlendim. Çünkü tanıdıklarına, gazetedeki yazımın başlığında yer alan fotoğrafımı gösteriyormuş. “Türk yazar, hemşerim, Lodeve’e konuşma yapmaya geldi” diyormuş.Bunu Fransız yazar Pierre Oster, “Monsieur İnce, bir Türk gazetesinde fotoğrafınızı yayınlamışlar. Lodeve’li bir Türk gösterdi bana” dediği zaman anlamıştım.“Fotoğraftaki yazar bir Türk, ben de Türk’üm”, demek istiyordu.***Olağan durumda her hangi bir Türk’ün Lodeve’e gitme olasılığı yok yıl içinde. Belki Montpellier’deki dostları görmeye gelirler Cevat Kızılkaya’yı. Gelmezlerse, 2005 yılı temmuz ayının son haftasına kadar beklemek zorunda kalacak bir Türk görmek için.8.Lodeve Uluslar arası Şiir Festivali’ne katılacak Türk şair ve yazarı dinlemeye giderse...Giderse, ne demek, mutlaka gidecek.Bir yanda nüfusu 300 bini aşmış Berlinli Türkler, bir yanda Lodeve’in tek Türkü Cevat Kızılkaya. Ama herkesin sorusu aynı: “Avrupa Birliği’ne alacaklar mı bizi?”