EDEBİYAT dünyasında ömrüm palavralar, yalanlar, hurafeler, cehalet ve saplantılarla mücadele etmekle geçti. Bu nedenle bana çok borçlu olması gereken bu dünya sevmez beni. Sevmesin!
"Hayat ve dünya" işlerinde aynı onarımı 1980’den itibaren dergilerde ve gazetelerde yaptım, 2000’den bu yana Hürriyet’te yapıyorum. "Nefret"e, siyaset ve medya dünyasında "düşmanlık" da eklendi. 2002 yılında, "kamu vicdanı", "hoşgörü" ve "milli irade" gibi tabu kavramların birer palavra olduğunu kanıtladım. Merak eden "Yüz Pazar Yazısı" (Ümit Yayıncılık, 2004) adlı kitabımı okuyabilir.
1.12.2002 tarihli ve "Milli İrade Safsatası" başlıklı yazımda bakın neler yazmışım:
TANRI’YI İŞARET
[6 Ekim tarihli yazımda da belirtmiştim: İngilizce, Fransızca, Almanca dillerinde karşılığı bulunmayan Türkçe kavramları ciddiye almam.
İlkin şu "milli irade"yi Türkçe sözlüklerde, ansiklopedilerde bir arayalım, daha sonra yabancı dillere bakarız...
Milli İrade’nin karşılığı "Milli"de de var, "İrade"de de...
"Milli"deki tanım söyle: "Bir halkın tümünün veya büyük bölümünün duygularını, eğilimlerini yansıtan, onların onayına dayanan irade."
"İrade"deki tanım da şöyle: "İradei milliye: Milli irade, milletin isteği, arzusu."
Bizdeki gibi ağızlara sakız olmasa da "milli irade"nin Fransızcası şöyle: "La Volont nationale". 1789 Büyük Fransız Devrimi’nden sonra kullanılmaya başlanmış ve devrimin gerekçesi olarak gösterilmiş. Daha sonra, iktidarı zorla ele geçirip Cumhuriyet’i yıkan Louis Napoleon kendisini "Tanrı’nın ve milletin iradesi ile Fransızların imparatoru" (Empereur des Français par gráce de Dieu et volonté nationale) ilan etmiş. Görüldüğü gibi Fransızlar bu kavramı bizdeki anlamında kullanmıyorlar. Ayrıca 19. yüzyılın dinci felsefecileri ve metafizikçileri "Bireysel Bilinç"i kapsayan "Üst-Bilinç"i yani Tanrı’yı işaret etmek için kullanmışlar bu kavramı.]
SAYGIN YANI YOK
[Dobra konuşmak gerekirse: "Milli irade" kavramını, "İhtilal" ve "zorbalık" rejimlerinin dayanağı olduğu için, demokratik ülkelerde seçim sonuçları bağlamında kullanmak çok yanlış. Ama bizim politikacılar ve kimi basın mensubu bu yanlışlığın farkında bile değiller.
Bir seçim yapılmış ve bu seçimi AKP kazanmıştır. Seçim de poker, bakara gibi bir oyundur. Her oyunun kuralı vardır, oyun kuralına göre oynanır ve oyuncular kurala uygun olarak sonucu kabul ederler. AKP’nin kazandığı seçime bütün taraflar saygı göstermek zorundadır. Ama seçimin sonuçlarını, metafizik, hatta dinsel bir tanımlama ile "milli iradenin tecellisi" olarak ilan etmenin hiçbir saygın yanı yoktur. Bu, safsata olur!
Milli irade tikel ve tekil bir olgu değil. Tümel ve bütünsel olduğu zaman Tanrı ile özdeşleşiyor. Bu nedenle, gelecek seçimlerde mutlaka değişecek olan meclis aritmetiğini bizim siyasetçilerin "milli irade"nin yansıması olarak kabul etmeleri çok yanlış.
DÜNYEVİ SONUÇ
Çünkü demokrasilerde siyasal anlamda "kutsal" bir milli iradeden söz edilemez. Her seçimin sonucu dünyevidir. Her seçimde yanılması olası seçmenin verdiği karara hukuki saygı göstermek gerekir, ama bu kararın farazi bile olsa milli iradeyi temsil etmesi mümkün değildir. Zaten milli irade diye bir şey de yoktur!]