Özdemir İnce: İslamın demokratik olanı



Özdemir İNCE
Haberin Devamı

Julia Kristeva, her yargı cümlesinin ifade ettiği anlamın tersini de içerdiğini söyler. Bir örnek verecek olursam: 'Bu gül kırmızıdır' cümlesi 'Kırmızı olmayan güller de vardır' düşüncesini de içerir. Bu nedenle, 'İslám'ın önünde 'Demokratik' sıfatının kullanılması, İslám'ın demokratik olmayabileceği düşüncesini akla getirir.

Kimilerine göre, 'İslám Demokrasisi' olabilir, ama 'Demokratik İslám' olamaz. Çünkü, dinsel açıdan demokrasinin İslámiyete uygun olması aykırı bir durum değildir. Buna karşın, kuralları Tanrı tarafından gönderilmiş bir dinin, kendini, insan icadı bir rejime uyarlaması, dinsel bağlamda 'küfür' sayılır.

Önde ya da arkada, yanyana getirilmesi sakıncalı olan iki sözcüğü bir arada kullanmak saplantısını anlamakta güçlük çekiyorum.

İslám'a 'demokratik' sıfatını yüklediğiniz anda, ona siyaset yapma, hükümet etme hakkını da vermiş olursunuz. Siyaset yapan bir dinin demokratik olması ya da demokrasinin dinsel olması arasında büyük bir fark yoktur.

*

Demokrasinin temel ilkelerinden biri 'laiklik' olduğuna göre, 'Demokratik İslám' bağlamında kendine özgü bir yaşam tarzı seçmiş olan 'muhafazakár değişimci' sınıfın 'laik devlet'i tartışma konusu yapmaması gerekir. Bu yeni sınıfın seçtiği yaşam tarzı nedir? Bu, İslámî yaşam tarzı ise, Cumhuriyet'in bu yaşam tarzına özel alanda müdahale ettiğini ileri sürmek yaman bir haksızlık olur. Laik Cumhuriyet'in devletinin, kamusal alanda müdaheleci olmamasını mı istiyor bu yeni sınıf? Durum böyle ise, yeni sınıfın özel istekleri ile şeriatçilerin geleneksel tepki ve dayatmaları aynı kavşakta buluşmazlar mı?

Bence buluşuyorlar, buluşurlar. Bu nedenle Demokrasi'yi de İslám'ı da rahat bırakalım. Bu sınıfın sınaî ve ticarî varlığını, aslî görevlerine geri dönmüş modern Türk devleti koruyacak ise, bu devletin kuruluş ilkelerini İslám'la imtihan etmenin tehlikelerini görememek gafletine düşmeyelim.

*

Bu cümleyi yazdıktan sonra düşündüm: 'Demokratik İslám' ya da 'İslamî Demokrasi'nin muhatapları kimlerdir ? Yanıt üç kesimi içeriyor:

-Halk.

-Aydınlar.

-Siyasal partiler.

'Halk' denen heterojen kitlenin, demokrasi sözcüğünün, islám ve islámi sözcüklerinin önünde ya da arkasında olmasına çok fazla önem verdiğini sanmıyorum. İslámi açıdan aşırı ölçüde politize olmamış 'Mütedeyyin' denen vatandaşın İslám'ın kamusal alanda gösteri yapmasına ilgi duyduğunu da sanmıyorum.

Aydın denen kitleye gazete yazarları da dahil ise, 25 Mayıs tarihli yazısında 'Siyasal İslám'ın bitişi'nden söz eden Ertuğrul Özkök'ü kıyasıya eleştiren Akit gazatesi yazarı İsmet Dağlı'dan bir alıntı yapmak istiyorum:

'Siyasal İslám, Siyasız İslám, Ilıman İslám, Radikal İslám, Çağdaş İslám, Geleneksel İslám gibi tabirlerin, İslám'ı tahrif programının yoğun saldırısından öteye bir anlam ifade etmediği artık bilinmeli. İslám'ın iki kaynağı olan Kur'an ve Sünnet, bu dinin hudutlarını çizmekte...' (3.6.2001)

Fazla söze gerek var mı? İslámiyet, müslüman münevvere göre, dinden çok daha fazla bir şey... Allah'ın dünya için öngördüğü toplum düzeni.

Politikacılara gelince: Millî Nizám ve Refah partilerinin serancamını bir yana bırakalım. Fazilet Partisi'nin başkanı Recai Kutan kendisini sanal bir Dinî Şûrá'nın Reis-i Ekber'i sanmakta ve görevi gereği, çağdaş bireyin yorumunu yaparken 'Biz de Peygamber gibi entari mi giyeceğiz?' diyen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ı eleştirileriyle delik deşik etmekte: 'İslám'da değişiklik yaparsanız yeni bir din yaratırsınız,' demekte. Dinsel alanda söz ve yetki sahibi olmaması gereken bir parti başkanı (öteki parti başkanları ağızlarını açmıyor) bir Engizisyon Yargıcı edasıyla dinsel hayata müdahale etmekte. Ve müdahaleyi alışkanlık haline getirmiş durumda. Bu müdahaleler onun ve partisinin Demokratik İslám'dan yana değil İslámi Demokrasi'den yana olduğunu kanıtlamakta. Elinden gelse Demokrasi láfını İslám'ın önünden de ve arkasından da kaldırırdı.

*

Gündelik ve politik yaşamda Demokrasi ve İslám'ın birbirlerine gereksinimleri yok. Demokratik bir rejimde dinin alanı ve sınırları bellidir; İslámî rejimde ise demokrasiye ne alan ne de sınır vardır.

*

Bazı yurtsever ve iyi niyetli arkadaşlar, ('Biz devlete küsüz' diyenler dışında, sanki bir küslük varmış gibi) halkı devletle barıştırmak için, 'Cumhuriyeti camide anlatmayı denesek,' diyorlar. Cumhuriyet zaman zaman bunu denemek yanlışlığını yaptı.Cumhuriyeti Cami'de anlattığınız zaman onu siyasallaştırmış olursunuz. Ve siyasallaşmış Cami'nin ne yapacağı belli olmaz. Cami'den beklenen, Laik Cumhuriyet'e karşı fesat çevirenlerin yörüngesine girmemesi.. Bu kadarı da yeter.

Yazarın Tüm Yazıları